Pazar… Pazar…
Haftaya Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 91. yılını kutlayacağız. Bize cumhuriyeti armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle anıyoruz.
Hemen hemen haftada 2-3 defa halen inşaatı devam eden Dolmabahçe’deki İnönü Stadı’nın önünden geçiyorum…
Bu hafta içinde Malatya’da İnönü Üniversitesi’ne konuk olduk… Yerleşkenin içindeki Atatürk ve İnönü heykeli dikkatimi çekti; iki kahramanın yan yana duruşu çok güzel görünüyordu.
Dün düşündüm de Cumhuriyetimizin kurulmasında kuşkusuz en büyük katkısı olanlardan biri de İsmet İnönü’dür, ama son yıllarda ne yazık ki unutuldu… Bu gidişle de ismi birkaç yerin dışında, sadece tarih kitaplarında kalacak…
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Albay, Türkiye Cumhuriyeti döneminde Orgeneral, Genelkurmay Başkanı, ilk Başbakan ve ikinci Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü’nün (1884-1973) askeri zaferlerinin yanında, siyasi alanda da başarıları vardır. Özellikle Osmanlı Devleti’nin yok olması anlamına gelen Sevr Antlaşmasını ve Mondros Mütarekesini geçersiz kılan Lozan Antlaşmasını imzalamıştır.
Türk ordusunun Yunan kuvvetlerine karşı elde ettiği zaferin ardından imzalanan Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İtilaf Devletleri 28 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti’ni Lozan’da toplanacak olan barış konferansına davet ettiler.
20 Kasım 1922’de başlayan Lozan görüşmeleri, Osmanlı borçları, Türk – Yunan sınırı, boğazlar, Musul, azınlıklar ve kapitülasyonlar konularında İsmet İnönü’nün başında bulunduğu Türk heyeti taviz vermeyince anlaşma sağlanamamış ve 04 Şubat 1923 tarihinde kesilmiştir. Tekrar savaş ihtimalini göze alamayan İtilaf Devletleri Türk heyetini tekrar davet etmişlerdir. Yine uzun görüşmeler sonunda 17 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması imzalanmıştır.
Bence Lozan’daki en büyük başarılardan biri de, Osmanlı Devletine ait borçların tamamını genç Türkiye Cumhuriyetine ödetmek isteyen İtilaf devletlerine karşı gelerek, bu borçların Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan devletlerin arasında paylaşılmasının sağlanmasıdır. Yani Türkiye, savaş öncesi tüm Osmanlı borçlarının % 67’sini ödemeyi kabul etmiştir. Taksitlendirilen faiz dahil 107.528.461 Altın Türk Lirası (*) tutarındaki toplam borcu 1954 yılına kadar tam 30 yıl boyunca ödedik.
Eğer Osmanlı Devletinin toplam borcunu ödemeyi kabul etmiş olsaydık, faiz hariç basit bir hesapla 15 yıl daha, yani 1969 yılına kadar borç ödemeye devam edecektik; bu da ülkemizin ekonomisini daha yıllar boyu olumsuz yönde etkilemeye devam edecekti. Dolayısı ile ekonomimizin geldiği şu anki seviyeye belki de bugünden itibaren 15 yıl sonra gelebilecektik.
Türkiye Cumhuriyeti sadece savaş ve siyasi alanda değil, ekonomik alanda da çok mücadele verilerek kurulmuştur.
İyi Pazarlar…
(*) Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye). Faruk YILMAZ, Berikan Basın Yayın Ltd. Şti. 2003, Ankara.
2014/41