Pazar… Pazar…
Eskişehir’deyiz… Burası yepyeni bir medeniyetin beşiği gibi…
Evliya Çelebi “Seyahatname”sinde Eskişehir için şöyle yazmış:
“Eşraf ve sipahisi çoktur… Şehir onyedi mahalledir. Evleri bağlı bahçeli ve mamurdur. Yedi çocuk mektebi, yedi tekkesi, yedi tüccar hanı vardır. Çarşısı sekizyüz kadar dükkandan ibarettir. Havasının letafeti dolaysıyla güzellikleri çoktur. Halkı gurbetten gelenlerle dosttur. Çuha ve güzel kumaş giyenleri çoktur. Şehrin dört çevresi gül gülistan, bağ ve bostan dolu olup, hububatı çok bir şehirdir…”
Demek ki, medeniyet burada çok eskiden beri varmış…
Gerçekten de sokaklarında dolaşırken, bölgede yüzyıllar önce yaşamış medeniyetler olan Frigya, Bizans, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun kültür izlerini görmek mümkün…
1270 – 1321 yılları arasında Eskişehir’de yaşamış, Türkçe şiirin öncüsü, filozof, Türk İslam düşünürü ve halk şairi Yunus Emre ruhunu hissedebilirsiniz…
1999 yılından bu yana Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapan Anadolu Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ise şehri adeta bir Avrupa kenti yapmış…
2013 yılında Eskişehir, Türk Dünyası Kültür Başkenti seçilmiş ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkentliği unvanlarını taşımaktadır.
Kentin özellikleri saymakla bitmez, ama beni en çok etkileyenlerin başında, sokaklara konan heykellerin yanı sıra, büyükşehir belediyesi bünyesinde iki adet senfoni orkestrası ve opera binasının bulunmasıdır.
Tüm kentlerimizde böylesi girişimlerin olmasını diliyorum…
İyi Pazarlar
2015/70