Pazar… Pazar… 2016/108

Pazar… Pazar…

İlköğretimde sömestr tatili bitiyor ve çocuklarımız 15 günlük aradan sonra tekrar ders başı yapacaklar. Bu sömestr tatilinin çocuklara ne gibi yararı oldu acaba? “Çocuklar dinlendi…” dediğinizi duyuyor gibiyim. Milli Eğitim Bakanlığı çocuklara ev ödevi verilmesini yasakladı ve çocuklar bu sürede hiç ders yapmadılar. Önümüzdeki yıl sömestre tatilini 1 aya çıkartacak çalışmalar varmış… Buraya kadar her şey çocukların lehine görünüyor… Ne mutlu onlara!

Ancak hayatlarının en verimli ve en üretken olabilecekleri yaşlarda çocukları eğitimden 15 gün ya da 1 ay koparmanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Zaten milli ve dini bayramlar, kar tatili, genel olarak yapılan sınavlar veya seçimler sonrasında da okullar tatil edilmektedir. Uzun yaz tatilini de eklerseniz, 1 yılda verimli geçen ders günlerini hesaplarsanız, düşünülenin çok altında ders günlerinin olduğunu göreceksiniz.

Şimdi bu cümleleri okuyunca, “Tatiller olmasın” ya da “Tatillerde ders verilsin, çocuklar ders çalışsın, ödev yapsın” demek istediğimi düşünenler olabilir. Oysa hepimiz biliyoruz ki, ilköğretimde okutulan derslerin birçoğu çocukların sonraki hayatlarında hiçbir işe yaramayacaktır. Eğitim sadece ders çalışmak mıdır? Eğitim neleri kapsar? Önce bu soruların cevaplarını vermemiz gerekir.

İlköğretimdeki çocukların zihinleri açıktır, çabuk öğrenirler ve öğrendiklerini unutmazlar. O yaşlarda öğrendikleri onları geleceğe hazırlar. Hatta o yaşlarda edindikleri alışkanlıkları hayat boyu sürdürebilirler. Okulda öğretmenlerinde ve ailede büyüklerinde ne görürlerse onu taklit ederler veya aynı davranışları sürdürürler. Bunu tartışmaya bile gerek yok… O zaman çocuklara faydalı ve ileride farkındalıklarını arttıracak alışkanlıkları ne zaman kazandıracağız? Ders, ev ödevleri veya sınavlarla boğuşan çocukları, gerçek hayata ne zaman hazırlayacağız?

Bakanlık ev ödevini de yasaklayınca, çocuklar geç saatte kalkıp, kendilerine faydalı olacak hiçbir şey yapmadan bu tatilleri geçiriyorlar.

Oysa ülkemiz ne yazık ki eğitim düzeyi ve birçok kültürel faaliyet açısından gelişmiş dünyanın çok gerisindedir. Daha önceki yazılarımda ülkemizin ve bulunduğumuz coğrafyadaki kitap okuma oranları ve kütüphane sayıları hakkında bilgiler vermiştim.

Şimdi, konu sadece kitap okumanın veya ders yapmanın olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki, gelişmiş ülkelerle bu konuda yarışacak bir nesli veya topluma faydalı olacak bireyleri yetiştirmek için tatilleri nasıl kullanmalıyız?

Benim aklıma gelen aşağıdaki ödevlerin bir kısmı çocuklara sömestre tatilleri süresince verilebilir:

*Her çocuk kendi şehrinde bulunan en az bir müzeyi gezmeli ve müzede gördüklerini bir yazıya aktarmalıdır. Bulunduğu şehirde müze yoksa ailesi onu en yakın şehre götürebilir.
*Her çocuk belediyelerin veya benzer kuruluşların düzenledikleri konserlerden veya tiyatro oyunlarından en az birine gitmelidir.
*Her çocuk sokakta bulunan hayvan dostlarından birinin gönüllü bakıcısı olabilir. Hayvanın aşısının takibi için belediyeyi arayabilir, evden artık yiyeceklerle hayvanı besleyebilir.
*Her çocuk TV’lerde yayınlanan en az bir belgeseli izlemeli ve öğrendiklerini bir yazıya aktarmalıdır.
*Her çocuk ilgi duyduğu spor alanında araştırma yapmalı, o sporda başarılı olmuş sporcuların hayatlarını ve başarılarını inceleyerek küçük bir özet yapmalıdır. Aynı zamanda olanakları ölçüsünde spor yapmaya devam etmeli veya her sabah evde bile olsa 15-20 dakika vücut egzersizleri yapmalıdır.
*Her çocuk en azından basit trafik kurallarını öğrenmelidir. Bunun için aileleri ilgili sitelerden trafik kurallarını indirip verebilir, ya da kitapçıklar temin edebilir.
*Her çocuk basit nezaket ve görgü kurallarını öğrenmelidir. Bunun için de yüzlerce kaynak mevcuttur.
*Bir müzik aleti çalan çocuğun, sömestre tatili süresince disiplinli olarak her gün en az 10 dakika çalması gerekir.
*Her çocuğa yaşına ve becerisine göre ailesi evde bir görev vermelidir. Örneğin sömestr tatili süresince yemek sofrasını kurmak veya kaldırmak çocuğun görevi olabilir.
*Her çocuk kısa tatillerde aile büyüklerini veya yaşlı komşuları ziyaret ederek, bir ihtiyaçları olup olmadığını sormalı, gerekirse alışverişlerine destek olmalıdır.
*Her aile sömestr tatilinde hiç yoksa 1 veya 2 tam gününü çocuğuna ayırmalı, onun arzusuna göre günü ev dışında birlikte geçirmelidir.
*Her aile sömestre tatili boyunca en azından yemek sofrasında bir araya gelmeye gayret etmeli ve sofrada çocuğunun anlatacakları (Her ne olursa olsun) ilgi ile sözünü kesmeden dinlemelidir. Bu konuşmanın ve dinlemenin süresini her aile kendi tespit edebilir.
*Sömestr tatillerinde çocuklara kitap sevgisini aşılamak için, her anne veya baba okuduğu bir kitabı çocuğuna özetlemelidir. (Tabii, anne ve babaların kaçı kitap okuyor onu da sorgulamak lazım…) Çocuklara zorunlu kitap okuma ödevi verildiğinde, kitap sevgisinin ya da kitap okuma alışkanlığının oluşmayacağını hepimiz biliyoruz.
*Her çocuk çevresinde bulunan yardım kuruluşlarında katkı yapmak için 1 veya 2 gün gönüllü olarak çalışabilir. Örneğin, çocuk esirgeme kurumu, yaşlılar evi gibi kuruluşlarda, kendinden küçük çocuklara veya yaşlılara kitap okuma etkinliğine katılabilir. Burada seçilecek yardım kuruluşu ve çocuğun yaşı çok önemlidir. Çocuğun psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenmemesi açısından, uzmanlar tarafından bu konuda bir rehber hazırlanabilir. Böyle kurumlara parasal yardım değil ama evlerden artık okunmayan kitapları veya eski giysileri toplama faaliyetlerine de katılabilir.
*15-16 yaşlarından itibaren başta yaz tatili olmak kaydı ile çocuklar bir iş yerine gönüllü olarak gitmeleri ve orada iş dünyasını biraz da olsa keşfetmelidirler. Her yaz tatilinde 10-15 gün yeterli olabilir. Sömestre tatillerinde ise sadece 1 gün bile olması yeterlidir.

Sömestr tatillerinde verilecek ev ödevlerinden çok daha değerli bu veya buna benzer ödevler verdiğinizde, çocuklara faydalı alışkanlıklar kazandırabilir, çevrelerine karşı duyarlı, topluma saygılı, insanlara ve hayvanlara karşı duyarlı yetişmelerini sağlayabilirsiniz.

Çocuklarımızı iyi yetiştirmenin yolu, onları yalnızca iyi okullara veya kolejlere vermek değildir. Okuldaki başarı ile hayat başarısı paralel değildir. Hayatta başarılı ve mutlu nesillerin yetişmesi için eğitimin aileden başlaması kaçınılmazdır.

Bu vesile ile ders başı yapacak tüm öğrencilere ve tabii ki ailelerine başarılar diliyorum…

İyi Pazarlar 

2016/108

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir