Pazar… Pazar…
Dün öğlen saatlerinde aldığım acı bir haber içimi acıttı…
1977 yılında Vefa Lisesi’nden birlikte mezun olduğumuz, hayatında tek bir karınca dahi incitmemiş, gördüğüm en beyefendi insanlardan biri, her tanıyanın sevdiği, nazik, düşünceli, kimseye sesini yükseltmemiş, iyi kalpli, değerli arkadaşım Turgut Ungan’ı dün kaybettik.
Bizler ülkemizin ekonomik ve anarşi açısından en zor yıllarında, üstelik de İstanbul’un en karışık semtlerinde okuduk. Bir dönem, neredeyse her gün, bizim kuşaktan birinin serseri bir kurşunla hayatını kaybettiğini duyuyorduk. 1980 yılında yapılan askeri darbe sonrası, en riskli kesim üniversite öğrencileriydi. Karanlık günlerdi, kimseye güvenmeniz mümkün değildi. Ancak öyle lise arkadaşlarımız vardı ki, kimse yoksa bile, onlar her zaman vardı ve hiçbir zaman arkadaşlarını yalnız bırakmadılar. İşte Turgut’umuz bu Vefa’lı arkadaşlarımızdan biriydi… Seni çok özleyeceğiz…
Geçen yıl tam aynı gün de gerçek bir İstanbul beyefendisi, tanıdığım en kibar insan, bir klasik müzik aşığı, İstanbul Resitalleri’nin kurucusu Kâmil Şükun’u kaybetmiştik. Onun müzik bilgisinin derinliği, İstanbul’un kültür yaşamına yaptığı katkıları anlatmaya kelimeler yetmez. Nice dünya çapındaki piyano veya keman virtüözlerini İstanbul’lu klasik müzik tutkunları ile buluştururken, yaptığı etkinliklerle İstanbul’un adını klasik müzikle de anılmasını sağlamıştır. Bir yıl nasıl da çabuk geçmiş… Mekânın Cennet olsun Kâmil Şükun Üstadım…
Akşam da Nusaybin’den acı haberler geldi… Her gün güneydoğudan gelen şehit haberleri içimizi yakıyor… Kelimeler tükeniyor…
Bu pazar sabahı yazımı Yaşar Kemal Ustanın sözleri ile bitiriyorum:
“O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.”
İyi Pazarlar…
2016/116