Pazar… Pazar… 2016/122

Pazar… Pazar…

Bu hafta Dünya Gazetesi’nde “Gizli Pazarlama” (Stealth Marketing) başlıklı 40. makalem yayınlandı: http://www.dunya.com/gizli-pazarlama-stealth-marketing-164180yy.htm

Tam 40 haftadır, aralıksız makale yazıyorum, makalelerim yayınlanmaya da devam edecek ve yıllarca biriktirdiğim deneyimlerimin, kelimeler vasıtasıyla sayısız insana ulaşabildiği için değeri bir ölçü birimiyle ölçülemeyecek bir sevinç yaşıyorum içimde.

2007 yılında ilk kitabım yayınlandığında, yazar ve eğitmen olarak yeni bir kariyer yolculuğuna çıktığımın farkında değildim. Sadece yayınlanmış bir kitabım vardı ve o günlerde bu konu ile ilgili bundan büyük bir mutluluk tatmamıştım. O yıllarda Dünya Gazetesi’nde bir yazımın yayınlanacağını hayal bile edemezdim; hatta bana “Zamanı geldiğinde böyle bir gazetede sadece bir değil, onlarca makalen yayınlanacak” deselerdi, bu sözlere asla inanmazdım.

Bu yolculuktaki amacım iş dünyasında çalışanların, yöneticilerin ve girişimcilerin doğru soruları sormalarını sağlamaktı.

Bilgiye her an ve her yerde ulaşabilmek günümüzdeki teknoloji sayesinde artık çok kolay ve hızlı bir hale geldi. Bu kadar yoğun bilginin sınırsız bir şekilde uçuşması ve hatta zaman zaman yanlış bilgilerin de doğruymuş gibi algılanması, bilginin değerini biraz azaltıyor diye düşünüyorum. Bazen de eğitim sistemimizde öylesi bilgiler veriliyor ve ezberletiliyor ki, belki de hiçbir zaman gerekli olmayacak bilgilerle çocuklarımızın ve gençlerimizin beyinlerini dolduruyoruz. Bence bu ezberci sistem, geleceğimizi bağladığımız gençlerin gerekli bilgiye ulaşmak için “Doğru soru sorma” yeteneklerini de köreltiyor.

“Neden – Sonuç” ilişkisini sorgulayacak, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın mümkün olmadığını anlayacak, başarının tamamen tesadüflere bağlı olmadığını, temelinde çok çalışmak ve azimli olmanın yattığını bilen gençlerin sadece ekonomiye değil, ülkemizin her anlamda geleceğine olumlu katkılar yapabilmeleri için, doğru soruları sormaları gerektiğine ve bu soruların yanıtlarını en iyi şekilde değerlendirmeleri gerektiğine inanıyorum.

Bu nedenle okurlarıma ve özellikle gençlere, en azından kendi uzman olduğum konularda  farklı perspektifler kazandırabilmek ve iş dünyasında yapılan faaliyetleri “Ne?” diye sormak yerine “Neden?” diye sormalarını sağlamaya çalışıyorum.

Peter F. Drucker’ın tanımladığı gibi, ben bir “Bilgi İşçisi”yim ve gücüm yettiğince yazmaya devam edeceğim…

Dünya Gazetesindeki makalelerimi ilgiyle takip eden ve kitaplarımı okuyan tüm okurlarıma bir kez daha teşekkürlerimi sunuyor, sevgi ve muhabbetlerimi iletiyorum…

Bu pazar sabahı kahvemin yanına kurabiye koyma ihtiyacım olmayacak çünkü kendimle ilgili bu tatlı mutluluk bana yetiyor…

Yazıma bir not da eklemek isterim:

Birkaç hafta önce “İnönü Stadı”nın (ki o stadın ismi benim için hâlâ budur) yeniden açılması nedeniyle benden bu konuda yazmamı arzu eden değerli arkadaşlarıma “Şampiyonlukla birleştirip yazmayı düşünüyorum” demiştim. Sporda ve yarışmalarda “Kesin” diye bir şeyin olmadığına inanıyorum, o nedenle bu akşamı beklemek durumundayız… 🙂

İyi Pazarlar…

2016/122

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir