Pazar… Pazar…
Geçtiğimiz hafta 10 Kasım’da Atatürk’ü andığımız ve A.B.D. başkanlık seçimini Trump’ın kazanmasından dolayı, liderlik yaklaşımını değerlendirdiğim için, 12 Kasım 2016 tarihinde Bursa’da JCI’ın (Junior Chamber International – Genç Liderler ve Girişimciler Derneği) Bahçeşehir Üniversitesi Bursa Yerleşkesi ile birlikte 4CEO olarak gerçekleştirdiğimiz “Yönetişimde Hata Kültürü” konulu semineri anlatmak fırsatım olmadı.
Bu seminerde son 3 yıldır her fırsatta dile getirdiğim ve işletmeler olduğu kadar, bireyler için de gelişmenin ve başarıya giden yolun önemli bir kavramı sayılan “Hata Kültürü Bakış Açısı”nı konuştuk. İşletmelerin bu kültürü içselleştirmeleri ile hataların giderek azaldığını, çalışanların bağlılığının ve iş verimliliğin arttığını, ayrıca deneyim paylaşmanın işletmelere yaptığı katkıları her boyutu ile değerlendirdik. Hatta “Hata Kültürü Bakış Açısı”nın bireylerin motivasyonunu nasıl arttırdığını ve sağlıklı yaşamda hata kültürünü katılımcılara sunduk. Baştan sonra birbirini tamamlayan ve tamamen bütünsel bir yaklaşımla gerçekleştirdiğimiz bu seminerden sonra aldığımız geri bildirimler hepimizi çok mutlu etti.
Bir hafta geç de olsa bu güzel seminerde emeği geçen başta JCI Bursa Dönem 2016 Başkanı Caner öztosun, Değerli Arkadaşım Fatih Çakmak, Bahçeşehir Üniversitesi Bursa Ofisi Koordinatörü Tamer Çolakoğlu’na ve tabii ki benimle birlikte bu seminerde birer konuşma yapan 4CEO Eğitmen ve Danışmanlarından Volkan Ekin, Onur Tuğman, Muazzez Çayıroğlu Atilan, Neşe Cesur ve Ufuk Sönmez’e çok teşekkür ederim. Her sunumda çokça emek vardı ve her biri birbirinden değerli bilgilerle doluydu. Ayrıca bu seminerde destek olmak amacıyla bizimle birlikte İstanbul’dan gelen Görkem Vatansever, Kaan Kurum, Nuran Bulut Koçyiğit ve Bursa’da bulunan danışmanlarımız Janset Beklen Karayaka ve Yeşim Canlı’ya da destekleri için teşekkürlerimi sunarım. Bursa’ya başka bir toplantıda oldukları için katılamayan, fakat her türlü lojistik desteklerini esirgemeyen, can siperhane 4CEO için gayret eden Sevgili Ergun Mirza ve Ankara’dan Musa Güçlü‘ye de şükranlarımı sunarım. Bizi Bursa’da yalnız bırakmayan ve Mudanya’dan sadece bu semineri izlemek için gelen Değerli Hocamız Ali Kirman’a saygılarımızla teşekkür ederiz, hepimizin gönlünü kazandı…
Gelelim işin ironik tarafına…
Bu seminere gerçekleştirmek için 8 kişi olarak Mudanya’ya gitmek amacıyla Kabataş İskelesinden hareket edecek Budo Deniz Otobüslerine yaklaşık 15 gün öncesinden web sitesinden biletlerimizi aldık. 12 Kasım cumartesi günü saat 08:30’da hereket edecek deniz otobüsüne binmek üzere planımızı yaptık. Bir gün öncesi saat 16:00 sularında Whatsapp grubumuzdan son duyurularımızı yaptık ve saat 07:45’te Kabataş İskelesinde buluşmak üzere mutabık kaldık.
Ancak aynı akşam saat 20:30 sularında Sevgili Görkem Vatansever beni arayarak, bir arkadaşının TV’deki haberlerde Kabataş’taki Budo İskelesinin taşındığını, deniz otobüslerinin oradan değil, Sirkeci’den kalkacağını duymuş olduğunu ve kendisinin de bunu Budo’nun web sitesinden araştırarak teyit ettiğini bildirdi. Önce kısa bir şaşkınlık yaşadık tabii, hiç birimize ne SMS ile ne de e-posta ile bir bildirim gelmemişti. Kısa süren şoku atlattıktan sonra, hemen ardından hızlıca telefon trafiği kurarak, 8 arkadaşımızın da Kabataş yerine, Sirkeci’ye, hem de her ihtimale karşılık daha erken gelmelerini bildirdik.
Gerçekten de hepimiz saat 07:30 sularında ertesi sabah Sirkeci İskelesinde buluştuk. Ancak iskelede inşaat devam ediyordu. Biletlerimizin çıktısını almak üzere, giriş kapısının yanında bulunan makinelere yöneldiğimizde, bunun mümkün olmadığını gördük, makineler yeni monte ediliyordu, teknisyenler ekranları bile daha takmamışlardı. Gişe de faaliyete geçmemişti; yani deniz otobüsüne binecektik, ama biletlerin çıktısını verecek veya kontrol edecek bir mekanizma da yoktu. Eski iskelede güvenlik kontrolünden geçilirken, bu yeni iskelede x-ray cihazı da devreye alınmamıştı. Kapıda duran ve giysilerinden Budo görevlisi olduğunu anladığımız birkaç kişi “Kapılar açık, deniz otobüsüne binebilirsiniz… Bugün ücretsiz…” gibisinden şeyler söylediler ve ekip olarak deniz otobüsüne bindik. Ancak “ Bu nasıl bir taşınma; nasıl bir hazırlıksızlık, nasıl bir organizasyon bozukluğu?” diye aramızda konuşmadan edemedik ve tam bir “Hatalar Zinciri” olduğuna karar verdik. Ee, “Hata Kültürü Bakış Açısı” seminerine giden konuşmacı ekibin, aynı sabah böyle hatalarla karşılaşması da doğal diye gülüştük.
Hatalar zincirinin son perdesi ise, artık dönüş yolculuğuna hazırlandığımız sırada oynandı. Sabah iskeleyi apar topar Sirkeci’ye taşıyan Budo, Bursa’ya gelişimizden yaklaşık 10 saat sonra, ekte de fotoğrafını göreceğiniz gibi, cep telefonuma saat 18:27’de “Değerli Yolcularımız, Perşembe günü alınan ani karar ile, Budo Kabataş İskelesinin, İBB Zabıtaları tarafından kapatışması nedeniyle 11.11.2016 tarihinden itibaren seferlerimiz Eminönü/Sirkeci (Katip Çelebi) iskelesinden düzenlenecektir.” mesajı gönderdi… Yani koskoca Budo iskelesi zabıtalar tarafından seyyar satıcı muamelesi görmüş.
Eğer ortada önceden bildirilen iskeleyi taşıma kararı veya kapatma bildirimi varsa, kesinlikle Budo’ya bildirim yapılmış ve bu iş için bir süre verilmiştir. Herhalde böyle bir kararı bir gecede alıp, ertesi sabah yürürlüğe koymazlar diye düşünüyorum. O zaman taşınma için verilen süreye Budo uymamış gibi bir düşünceye de kapılıyorum. İşte, böylesi yapılan hataların bedelini, bir yandan deniz otobüsüne yetişmek için taksi tutan veya kaçıran yolcular öderken, Budo da kurumsal itibarını zedelemiş olmaktadır.
Peki, tüm toplumu ilgilendiren hatalardan vaz geçilir mi?
Hata yapmak insana özgüdür ve doğal olarak insanlar hata yapacaklardır. Önemli olan hataları fark etmek ve zamanında daha büyük hatalara yol açmadan hatadan dönmektir. Hatadan döneni ve yapılan hata karşısında, insanın hatasını veya eksikliğini kabul etmesi de bir erdemdir ve böyle davrananlara karşı toplumun hoşgörüsü vardır. Neden bu cümleyi yazdım? Çünkü tecavüzcülerin mağdurlarla evlenmesi karşılığında cezanın ertelenmesi konusundaki yasa girişiminin bir hata olduğunu düşünüyorum. Böyle bir yasa çıkarsa, geri dönülemez başka hataların oluşması kaçınılmazdır. Kim neyi açıklarsa açıklasın, böyle bir düşüncenin dile bile getirilmesi ve bunun bir teklif olarak meclise sunulması, toplum tarafından kabul edilemez bir hata olarak değerlendirilmektedir. Acilen bu hatadan dönülmesini ve böyle bir teklifin gündeme bile gelmemesini diliyorum.
İyi Pazarlar…
2016/149