Pazar… Pazar…
Son 3-4 yıldır sanayi üretimi yapan bir çok işletme ile iletişim halindeyim. Gerek eğitim, gerekse yaptığım görüşmelerde, sanayi üretiminin temel zorluklarını yakından görme ve dinleme şansım oldu.
Bir yanda yaptıkları işlerde mucizeler gerçekleştiren hayran kaldığım işletmeler, bir yanda da onlarca konu ile -kelimenin tam anlamı ile- boğuşmaktan temel faaliyetlerinde geriye düşmüş işletmeler tanıdım. Bazı küçük işletmelerin ise gerçekten kurumsallaştıklarını, her türlü faaliyetlerinde çok ciddi adımlar attıklarını ve dev işletmelerle rekabette çok başarılı olduklarını gördüm.
Her eğitim ve görüşmeden biz eğitmenler de mutlaka birşeyler öğreniyor ve sonrasında üzerinde düşünüyoruz. Bu pazar günü sizlerle özellikle “Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler” konusunda düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Yazımı bir tatil sabahı için belki biraz sıkıcı bulabilirsiniz, ama özellikle girişimciler ve böyle işletmelerde çalışanların ilgilerini çekeceğini düşünüyorum…
Türkiye İstatistik Kurumunun (TUİK) 2016 yılı verilerine göre, ülkemizde mevzuat gereği 250 kişiden az çalışan istihdam eden ve yıllık net cirosu 40 milyon TL’yi aşmayan Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ’lerin) sayısı 2.677.000’dir. TUİK tarafından yapılan araştırmalara göre Türkiye’de:
• Toplam girişim sayısının %99,8’ini,
• Toplam istihdamın %73,5’ini,
• Toplam maaş ve ücretlerin %54,1’ini,
• Toplam cironun %62’sini,
• Toplam katma değerin %53,5’ini,
• Toplam maddi mallara ilişkin brüt yatırımın %55’ini KOBİ’ler oluşturmuştur.
Ayrıca, KOBİ’lerin teknoloji düzeylerine göre sınıflandırıldıklarında %59,7’sinin düşük teknoloji ile çalıştıkları tespit edilmiştir. Yurt içi Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) harcamaları 20.615.000.000 TL (Yirmi milyar altıyüz onbeş milyon TL) olarak hesaplanmış olup, bu harcamanın sadece %17,7’si KOBİ’ler tarafından yapılmıştır.
Ancak, ülkemiz toplam ihracatın %55,1 ve ithalatın ise %37,7’sini KOBİ’ler gerçekleştirmiştir ve KOBİ’lerin ihracatının %92,3’ünü imalat sanayi ürünleri oluşturmuştur.
Bu verileri değerlendirdiğimde, şöyle düşünmekteyim;
• Sayısal olarak çok büyük bir oran tutan KOBİ’ler, çok sayıda insan istihdam ederken, büyük işletmelerin çok altında ücretler ödemişlerdir. Yeni işe başlayanların, KOBİ’ler yerine büyük işletmeleri tercih etmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle KOBİ’leri ücret ve maaş yönünden destekleyek teşvikler arttırılmalı ve kolaylaştırılmalıdır. Bazı teşvikler vardır, ancak yetersizdir veya elde etmek çok zordur.
• KOBİ’ler büyük sayılarına karşın cironun ancak %62’sini gerçekleştirebildikleri için, büyük şirketlerle rekabette geriye düşmüşlerdir. Büyük işletmeler sayısal olarak çok daha az olmalarına karşın büyük cirolar yapmışlardır. KOBİ’lerin daha yüksek cirolar yapabilmeleri için, satış ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık vermeleri, rekabetçi stratejiler uygulamaları ve yeni pazarlar/kanallar bulmaları gerekmektedir.
• KOBİ’ler toplam katma değer ve yatırımın ancak yarısından biraz fazlasını sağlayabilmişler, kalan yarısını sayısal olarak daha düşük sayıda olan büyük işletmeler gerçekleştirmişlerdir. Yani, KOBİ’ler yatırımlarını rekabetin gerektirdiği kadar geliştirememişlerdir. Aynı şekilde Ar-Ge için de yeter kadar harcama yapamamışlardır. Yenilikleri ve inovasyonları büyük işletmelerin yaptığını düşünebiliriz. KOBİ’lerin büyük işletmelerle rekabet stratejilerinden birisi de farklı ve inovatif ürünler yapmaktır. O halde, Ar-Ge için verilen teşviklerden istifade etmeleri, yurt içi veya yurt dışı ürün ve iş geliştirme destekleri almaları gerekmektedir. Ayrıca fason üretim (Private Label) miktarını azaltıp, ürünlerini kendi markaları ile ve daha yüksek bedelden pazara sunmalıdırlar.
• KOBİ’lerin ihracatları, ithalatlarından oldukça fazladır. Böylelikle ülkenin ihracatın ithalatı karşılama oranına oldukça önemli katkılar yapmaktadırlar. Yani üretimlerinin büyük bir kısmını ihraç etmektedirler. Ancak, KOBİ’lerin yaklaşık %60’ı düşük teknoloji ile çalıştığından dolayı, insan ve emek yoğun üretim yapmaktadırlar. Bu durum kârlılığı, üretim hızını, kaliteyi ve müşteri memnuniyetini etkilemektedir. Demek ki, zaten ihracatta başarılı sayılan KOBİ’ler, üretim teknolojilerini geliştirdiklerinde, çok daha başarılı ihracatlar yapacaklar ve daha fazla yeni pazarlara girebileceklerdir.
• KOBİ’lerin ihracatının %92’den fazlası imalat sanayi ürünlerinden geldiği için, yurt dışına satmış oldukları ürünlerin cirosu, tarım, hayvancılık ve hammadde gibi işlenmeyen ürünlerin cirosundan çok daha fazladır. Yani, sanayi ürünlerinin ihracata katkıları yüksektir. Bu durumda ülkemizin, yaş meyve sebze veya işlenmemiş hammadde ihracatı yapmak yerine, KOBİ’ler aracılığı ile sanayi ürünlerine ağırlık vermesi gerekmektedir. En basit anlatımı ile, yurt dışına domates yerine şişelenmiş domates suyu veya salça satmak çok daha fazla gelir getirecektir.
Bugünkü yazımı burada bitirirken, ülkemiz sanayisinin, bugünkü seviyeye gelmesini sağlayan ve bundan sonraki kalkınmamızda da önemli rol oynayacak KOBİ’lerde, yıllarca emek yoğun çalışan tüm mavi, gri ve beyaz yakalı çalışanları gönülden takdir ediyorum.
İyi Pazarlar
2017/176