Pazar… Pazar…
Her ülkenin tarihi ve ünlü okulları vardır. Ülkemizin de bir çok tarihi lisesi bulunmaktadır. Bu tarihi liselerden biri olan 1872 yılında kurulmuş Vefa Lisesi’den bir çok değerli insan yetişmiştir.
Aşağıdaki isimlerin büyük bir kısmını tanıdığınıza eminim:
Abdullah Oğuz, Abdülhak Adnan Adıvar, Ahmet Altan, Ahmet Esat Uras, Ahmet Fahri Özok, Ahmet Tan, Ahmet Özol, Ali Nihat Tarlan, Arif Hikmet Holtay, Toktamış Ateş, Aykut Barka, Aytekin Kotil, Ayşe Cemile, Behruz Çinici, Bekir Büyükarkın, Berhan Şimşek, Yahya Kemal Beyatlı, Cengiz Tuncer, Ekrem Hakkı Ayverdi, Elif Naci, Emin Halid Onat, Erden Alkan, Ergin Nami Nomer, Erol Manisalı, Ersen Gürsel, Fahri Kopuz, Feridun Fazıl Tülbentçi, Gazanfer Özcan, Gediz Akdeniz, Haluk Yavuzer, Hami Dilek, Hasan Basri Aktan, Hasan Reşat Sığındım, Hasan Âli Yücel, Hikmet Kıvılcımlı, Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Kadri Eyüboğlu, İslam Çupi, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Kazım İsmail Gürkan, Kemal Sunal, Kenan Büke, Lütfi Özkök, Mahmud Esad Coşan, Mehmet Sevigen, Mehmet Âkif Ersoy, Mehtap Bayri, Memduh Ün, Metin Ersoy, Metin Kaya, Mithat Cemal Kuntay, Mustafa Abdülhalik Renda, Mustafa Şekip Tunç, Müjdat Gezen, Nazmi Ziya Güran, Necip Gülses, Necmettin Halil Onan, Nejat Ekrem Basmacı, Nihad Sâmi Banarlı, Nihat Nikerel, Numan Çelebicihan, Rasim Adasal, Recep Önal, Sabahattin Zaim, Sacit Adalı, Sadettin Teksoy, Sadettin Ökten, Şaban Çavuşoğlu, Şemsettin Günaltay, Şener Şen, Serhan Arslan, Sıddık Sami Onar, Suat Sayın, Kemal Sunal, Süheyl Ünver, Taner Öngür, Tarık Minkari, Temel Karataş, Tevfik Gelenbe, Tınaz Titiz, Tunca Toskay, Turan Oflazoğlu, Uğur Dündar, Ülkü Azrak, Özkan Altıntaş, Turan Yazgan, Yaşar Engin Selimoğlu, Yusuf Kurçenli, Yusuf Ziya Ortaç, Yüksel Öztürk, Zeki Faik İzer…
Mezunu olmaktan gurur duyduğum okulumuzun bir de isimsiz kahramanları vardır. Onları sadece kendi camiamız yakından tanır ve büyük saygı duyar. Nice isimsiz kahraman arasında öyle biri vardır ki, ne zaman adı geçse, en küçüğünden, en büyüğüne kadar, herkes onu saygı ve minnetle anar: Muhittin Gelgin
Onu size gururla takdim etmek için yine Vefa Lisesi’nden Ağabeyim Sevgili Uğur Dündar’ın 2 gün önce kaleme aldığı yazıdan bir bölüm paylaşıyorum:
“Sahnedeki sunucunun fıkralar anlatarak konukları eğlendirmeye çalıştığı sırada, tüm bakışlar aniden kapıya çevrilmişti.
Herkes yakaları kalkık pardesüsü, fötr şapkasının altındaki sert bakışlı yüz ifadesiyle, Casablanca filminin ölümsüz aktörü Humphrey Bogart’ı andıran o kişiye bakıyordu.
Kararlı adımlarla sahneye ilerledi ve şapkasıyla herkesi selâmladıktan sonra, hafızama adeta mıh gibi yerleşen o konuşmayı yapmaya başladı.
Salonda ne kadar varlıklı işadamı, ünlü avukat, doktor ve serbest meslek sahibi varsa isim isim sayıyor, parmak sallayarak “Bugüne kadar sizi yetiştiren okulunuz için ne yaptınız? Hangi taşın altına elinizi koydunuz” diye soruyor, hepsinden ne kadar para tahsil edeceğini söylüyor, vermeyeni tüm camiaya teşhir edeceğini duyuruyordu!..
* * *
Yanımdakilere Bogart’ın beyaz perdede canlandırdığı sert karakterleri çağrıştıran bu öfkeli kişinin kim olduğunu sordum.
“Okulumuzun efsanelerinden değerli ağabeyimiz Muhittin Gelgin” dediler.
O günden sonra Vefalıların hem korktukları, hem de büyük sevgi ve saygı duydukları Muhittin ağabeyle dost olduk.
Her sabah işe gider gibi okula geliyor, eksikleri, öğretmen ve öğrencilerin ihtiyaçlarını tespit ediyor ve bunları karşılamak için hepimize görevler veriyordu.
Öylesine dürüst bir insandı ki, okulda yediği öğle yemeklerinin parasını bile hemen muhasebeye ödüyordu!..
* * *
Bir benzerine zor rastlanır bu müthiş insanı yakından tanıdıkça saygım da, sevgim de artıyor, onu mutlu edebilmek için üzerime ne düşüyorsa yapmaya çalışıyordum. En büyük hayali de bir lokal, hatta bir konukevi yaptırmaktı. Böylece mezunların orada buluşarak okullarıyla olan bağlarını daha da güçlendireceklerine inanıyordu.
* * *
Rüyalarının gerçekleşmesine nasıl katkıda bulunabileceğimi düşünürken, Vefa Lisesi’nin kuruluş yıldönümünü kutladığımız 3 Mayıs 1998’deki Boza Günü’nde sahneye çıktım ve tüm mezunlarımızı Büyük Vefalı Muhittin Gelgin ağabeyin hayalinin gerçek olması için yardıma çağırdım.
Örnek olabilmek amacıyla da ilk bağışı kendim yaptım.
Üç gün sonra posta kutuma gelen bir mektupta özetle şu satırlar yer alıyordu:
“Çok sevgili Vefalı Uğur Dündar Kardeşim,
“…Pazar günü yaptığınız o güzel konuşma ile sizin ve üç Divan Kurulu Üyemizin büyük bağışlarla lokal kampanyamızı başlatmış olmanız, beni çok duygulandırdı. Hayatımın en mutlu gününü sizin sayenizde yaşadım ve gözyaşlarımı tutamadım. (…)
82 yaşındaki bir Vefalı ağabeyinizi ne kadar çok sevindirdiğinizi ve mutlu ettiğinizi bu kalemle dile getirmekten aciz kalıyorum. Bu satırları yazdığım için beni bağışlamanızı diliyorum çok sevgili Vefalı kardeşim. Sevgiler, saygılar…
1935-36 yılı Fen Bölümü Mezunu Vefalı Muhittin Gelgin Ağabeyin…”
* * *
O günden sonra tüm Vefalılar, Muhittin ağabeyin hayattaki en büyük arzusunu yerine getirebilmek için seferber oldular.
Vefalılar Derneği Başkanı Hakkı Baliç, Vakıf Başkanı Yusuf Öztiryaki ve Müdürümüz Sakin Öner’in önderliğinde çalışan mezunlar uygun bir bina aramaya koyuldular. Ama her yer ateş pahasıydı. Derken camianın imdadına Ulaştırma Bakanlığı da yapmış olan (Vefa Lisesi Mezunu) Hasan Basri Aktan yetişti ve Beyoğlu’nda harap durumdaki bir binanın tahsisini sağladı.
Bürokratik işlemlerin uzun sürmesi, gereken izinlerin güçlükle alınması nedeniyle tarihi yapının restorasyonuna büyük bir gecikmeyle başlanıldı.
* * *
Zaman zaman Muhittin Ağabeyi arıyor ve gelişmeler konusunda bilgilendiriyordum.
Haliç-Fener’deki evinde tek başına yaşıyor, huzurevine götürme ya da bakıcı tutma önerilerimizi geri çeviriyordu.
Israrlarımız karşısında ise, bunlara gerek olmadığını söylemekle yetiniyordu.
İlerlemiş yaşına karşın yemeklerini kendisi yapıyor, çamaşırlarını da titreyen elleriyle yıkıyordu.
Bayramları el öpmeye gittiğimizde kapıda sevinçle karşılıyor ama ikramda bulunduktan sonra yine kapıdan uğurluyordu.
Neden içeriye davet etmediği hepimiz için merak konusuydu.
Hiç evlenmemişti.
Sorulduğunda “Ben okulumla evliyim, lisemizin tüm öğrencileri de benim evlatlarım” derdi.
Oysa bizim liseden sonra İktisadi Ticari Bilimler Akademisi’ni bitirmiş, çalıştığı Merkez Bankası’ndan da müdür olarak emekli olmuştu.
Demek ki kalbi, aşk düzeyinde sevdiği Vefa Lisesi’nde kalmıştı…
* * *
2006 kışında, yaklaşık 15 gün boyunca telefonlara cevap vermeyince, dernek başkanımız Hakkı Baliç’i haberdar ederek sağlığından endişelendiğimi söyledim. Zira son yıllarda peş peşe ameliyatlar geçirmişti…
Vefalılar Derneği’nin tek kişilik ordu gibi çalışan değerli Başkanı Hakkı Bey, “Merak etmeyin ben gider bakarım” dedi.
Ve hemen Fener’deki eve gitti. Kapıyı zorla açtırıp içeriye girdiğinde, yürek yakan yoksulluk görüntüsüyle karşılaşmış. Tek oda ve bir tuvaletten oluşan evde büyük bir masa, bir sandalye, yatak ve duvarda asılı kocaman Atatürk portresinden başka hiçbir eşya yokmuş. Muhittin ağabey, günlerdir, belki de hiçbir şey yemeden oracıkta yatıyormuş. Hakkı Bey koşulları anlatırken “Daha fazlasını söylemeye yüreğim el vermiyor” diyordu.
Masanın üzerindeki her şey Vefa Lisesi ile ilgiliymiş. Bir de zarf duruyormuş. Zarfı açıp baktığında ne görsün?
Bir miktar para ve bunların burs olarak verileceği öğrencilerin listesi…
91 yaşındaki koca çınarın son nefesini vereceği yatağında bile yoksul çocuklarımızı düşünmüş olması, Hakkı Bey’i hüngür hüngür ağlatmış…
* * *
Tek başına ve yoksulluk içinde yaşadığı evinde son nefesini vermek üzereyken bile, emekli maaşından artırabildiği kadarını yoksul çocuklarımıza burs olarak bırakan Muhittin ağabey gibi okul ve eğitim sevdalılarının adını yaşatmak, sadece Vefalıların değil, kalbi yurt sevgisiyle dolu tüm hayırseverlerin görevidir diye düşünüyorum.”
Bugün sizlere biraz acıklı, ama bir o kadar da insana yeniden insan olduğunu hatırlatan bir yazı paylaştım, çünkü ülkemizin her zamankinden daha fazla dürüst, çalışkan, namuslu, vefalı ve çevresine duyarlı insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum…
İyi Pazarlar…
2017/205
Vefa Mezunlari, Vefa Liseliler, Vefa Anadolu