Pazar… Pazar…
Bugün erken seçim günü…
Oy verme hakkı olan herkesi vatandaşlık görevini yaparak oyunu vermeye davet ediyorum…
Geçmiş seçimlerde tatilini ertelemeyen veya tatilden dönmeyip, oy kullanmayan bir çok tanıdığım oldu. “Bir oydan bir şey olmaz” diyenlere, “Eğer oy kullanmıyorsanız, sandıktan çıkacak sonuçlara katlanmak zorunda olacağınız gibi, asla seçilenlerin icraatlarından dolayı şikâyet etme hakkınız olmayacaktır…” demiştim. Aynı, bir kişinin kanunlara veya toplum kurallarına uymadığı halde, aynı kurallara uymayan başkalarını şikâyet etme hakkı olmadığı gibi… Umarım bu erken seçimde herkes üzerine düşen görevi yapar…
Tabii sandıklarda herşey kanunlara uygun, dürüst ve açık bir biçimde yapıldığı sürece, herkes de sonuçlara saygı göstermelidir. Sonuçta, demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve halkın çoğunluğunun seçimi önemlidir. Son günlerde sıkça duyduğumuz, isyan ve iç karışıklık senaryolarının asla gerçekleşmeyeceğine inanıyorum. Seçilen gelir, seçilemeyen ise yine bir demokratik bir görev olan muhalefeti üstlenir. Güçlü bir muhalefetin, iktidarda bulunanları da daha başarılı işler yapmasını, yasama, yürütme ve yargı organlarının dürüst ve ilkeli çalışmasını sağlayacağına inanıyorum. Ne yazık ki son yıllarda gerek iktidar, gerekse muhalefetin üstlerine düşen görevleri tam olarak yapamadıklarını görmekteyiz. Umarım bundan sonra her şey daha iyi, aydınlık, açık, dürüst, ilkeli, ayırımcılık yapılmadan ve toplumumuzdaki en küçük azınlığın bile haklarını gözeten bir yönetime kavuşuruz. Eğitime, bilime, sanata ve teknolojiye değer veren, kalkınmanın binalar yapmak olmadığını, içinde yaşayan insanların kalkınmasının önemli olduğunun bilincine sahip bir yönetime kavuşuruz.
Bilim ve sanat demişken; geçtiğimiz aylarda Marmara Üniversitesi Müzik Bölümü’nün kapatılması, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na Pandomim Bölümü’ne öğrenci alımının durdurulması, konservatuvarlarda sözleşme ile dışarıdan ders verme uygulamasına son verilecek olmasının ardından, erken seçim telaşından bazılarımızın gözünden kaçan veya bu arada oldu bittiye getirilmeye çalışılan bir olayı da tekrar hatırlatmak isterim:
İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) İstanbul Devlet Konservatuarı’yla ilgili tahliye kararı verildi.
Beşiktaş Kaymakamlığı tarafından üniversiteye gönderilen tebligatta, yerleşkenin 25 Haziran 2018 saat 13.00’e kadar tahliye edilmesi istendi. Müzik bölümleri, tiyatro, opera, bale gibi sahne sanatları bölümlerinin yer aldığı binanın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Müzecilik ve Tanıtım Başkanlığı’na devredilmesinin ardından müze olarak faaliyet göstereceği bildirildi.
Öğretime 1971-1972 öğrenim yılında başlayan ve 1982 yılında Mimar Sinan Üniversitesi bünyesine alınan İstanbul Devlet Konservatuarın’nın kapatılma nedeni olarak Başbakanlık Çalışma Ofisi’nin yanında bulunmasının “Sakıncalı” bulunduğu belirtiliyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörlüğü ise yaptığı açıklamada, “Doğal olarak, hukuka aykırı bir şekilde alınan bu karar ile ve üstelik herhangi bir yer gösterilmeden, nereye ve nasıl olacağı meçhul bir şekilde, Meclis Genel Sekreteri başta olmak üzere, Müzecilik Tanıtım Daire Başkanlığı ve kimi diğer bürokratların keyfi projelerinin uygulanması adına, İstanbul Devlet Konservatuvarı’nın tahliye edilmesi kabul edilebilecek bir şey değildir. Bu süreç zarfında, hukuka aykırı alınan bu karara karşı, ivedilikle sorun devletin en üst kademeleri ile paylaşılmış ve idari süreç başlatılmıştır. Ancak, yargı sürecinin devam etmesine ve hakkımızda açılmış herhangi bir tahliye davası kararı mevcut olmamasına rağmen tebligat yapılmıştır. Bunun üzerine ivedilikle, üniversitemiz tarafından idari mahkemede yeni bir hukuki süreç başlatmıştır” denildi.
Halen 1.400 öğrencinin öğrenim gördüğü hatırlatılan açıklamada, “Öğrencilerimiz, öğretim elemanlarının ve konservatuvar çalışanlarının, sokağa atılması ve söz konusu binanın boşaltması, eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde yürütülebileceği yeni bir yerleşke gösterilmeden asla kabul edilemez. Böylesi bir işleme tevessül edenler açıkça Anayasa’nın 42. Maddesi’ni ihlal etmiş olurlar. Üniversitemizin tüm kademelerinde görev yapan yöneticilerin ve öğretim üyelerimizin, öğrencilerimizden ve onların geleceklerinden sorumlu olduğu ve bu hususta geri adım atmanın asla söz konusu olamayacağı açık ve nettir” ifadeleri kullanıldı.
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir…” sözünü bir kez daha hatırlatıyor ve bu yanlıştan acilen dönülmesini diliyorum.
İyi Pazarlar…
2018/232