SALI SOHBETİ – 4

SALI SOHBETİ – 4

EVDE İKİ ŞİRKET KURDUK

Biz üç kardeşiz ve aramızda birer yaş fark olduğu için, evde üçüz gibi büyüdük. Doktor ve üstelik genel cerrah olan babam, mesleği gereği gününü çok stresli geçiriyordu. Kaçınılmaz olarak evde de genellikle sinirli oluyordu. Evde koyduğu bazı kurallar vardı ki, bunları aşmak imkansızdı. İlkokuldan lise sıralarına kadar, pazar günleri evde ders çalışma günüydü. İki kız kardeşim koridorun sonundaki odayı paylaşırken, bense evin girişindeki odada kalıyordum. Aramızda uzunca bir koridor vardı, koridorun ortasında da banyonun kapısı bulunmaktaydı. Pazar günleri odalarımıza kapanmamız ve ders çalışma zorunluluğumuz vardı. Tabii iki kız kardeşim, bir taraftan derslerini yaparken, bir taraftan da kendi aralarında bol bol sohbet etme imkanı buluyorlardı. Bense odada tek başıma, hele bir de ders çalışmak zorunda olmanın etkisiyle sıkıntıdan patlıyordum. Zaten oldum olası ders çalışmayı pek sevmemişimdir, bir de odada tek başına ders kitapları ile zaman geçirmek, benim için inanılmaz sıkıcıydı. 70’li yıllarda ülkemizde çok kanallı radyolar yoktu, tek müzik dinleme imkanı misafir salonunda bulunan ve babamın Almanya’dan getirdiği müzik dolabıydı. Ancak liseye geçince babam bize, benim ısrarımla “Dual” marka bir pikap alacaktı. Dolayısıyla şimdilerde gençlerin çok yaptığı gibi, ders çalışırken müzik dinlememiz de söz konusu değildi. Bir şeyler yapıp, bu sıkıntılı ortamı renklendirmeliydim; ama nasıl?

Çocukluğumdan beri resim yapmaya karşı büyük bir ilgim ve sanıyorum biraz da yeteneğim vardı. El becerilerim güçlü, el yazım da güzeldi. Kız kardeşlerimin resim ödevlerini ben yapıyordum. Ayrıca evde yapmaları gereken ödevlerin çizim veya kapak sayfalarını ben hazırlıyordum. Bunun için her zaman renkli kalemlerim veya benzer malzemelerim hazırdı. Hatta annem misafirlere hazırladığı humus, patates salatası, Çerkez tavuğu veya zeytinyağlı yemeklerin tabaklardaki süslemelerini bana yaptırırdı. Süslemede kullanılacak salatalık, yumurta, yeşil soğan, turp, maydanoz, pul biber gibi malzemeleri hazırlar, süslemeleri yapmak üzere beni muftağa çağırırdı.

Babam da resim yapmamı teşvik etmek amacıyla, kendine göre birtakım yöntemler uygular, örneğin bana ünlü bir ressamın yapmış olduğu eseri ansiklopedi veya resim kitaplarından gösterir, aynısının reprodüksiyonunu sipariş verirdi. Ben de resmin benzerini yapmaya çalışır ve resim bittiğinde babama satardım. Lise sıralarına geçtiğimde bu iş babamla aramızda, espriyle karışık bir iş olacaktı ve lisede harçlığımı babamdan resim yapma karşılığında kazanacaktım.

Tekrar ortaokul sıralarına ve evde odalarımıza kapanarak ders çalışmak zorunda olduğumuz günlere dönersek; odadaki sıkıntıdan kurtulmak için, bir muzurluk üretmek amacıyla, o yıllarda çok popüler olan Gırgır dergisinden esinlenerek, teksir kağıtlarına karikatürler çizerek, küçük fıkralar ve bilmeceler yazarak, kendimce bir Gırgır dergisi hazırladım. Bu el çizimi dergiyi, tişörtümün içine saklayarak, tuvalete gitme bahanesiyle odadan çıktım ve kız kardeşlerimin odasının kapısının altından attım. Dört sayfalık Gırgır dergimin en arka sayfasında “2. sayı pek yakında” diye bir duyuru da yazmış, yayıncı olarak da “Hakan Resim Ticaret Reklam Atölyesi” ibaresini koymuştum. Kız kardeşlerim bu dergiye bayılmış ve su içme bahanesiyle odalarından çıkıp, bu kez benim odamın kapısının altından bir not yazıp attılar. Bu notta 2. sayıyı beklediklerini bildirmişlerdi. Notun altında da, “Her türlü dikiş, tamirat işleri yapılır, düğme dikilir. Si-Fe Konfeksiyon” diye bir duyuru eklemişlerdi. Salonda oturan ve gazete okuyan babam, gözlüğünün üzerinden bakarak evin içindeki hareketliliği fark etmiş, ama birbirimizin odalarının kapılarının altından atılan dergi ve notları sezmemişti.

Ben hiçbir zaman “Hakan Resim Ticaret Reklam Atölyesi”ni kuramadım ama, iki kız kardeşim bunları yaşadığımız anlardan çok yıllar sonra, kendi isimlerinin baş harflerinden oluşan “Si-Fe Konfeksiyon”u gerçekten kuracak ve dünyaca ünlü bazı markaların bayiliğini alarak, yedi-sekiz mağazaya ulaşacak perakende hazır giyim mağazaları açacaklardı.

Yine de 70’li yıllarda Gayrettepe’de bir apartmanın üçüncü katında henüz 12-14 yaşlarında üç kardeş, pek müşterileri olmasa ve para kazanamasalar da iki şirket kurmuşlardı bile…

Hazırlamış olduğum Gırgır dergimin tek okurları olan kız kardeşlerimin çok beğenisi üzerine, sadece yarım saat sonra 2. sayı ve tek baskısını yayımladım… Benim Gırgır dergim yıllarca kardeşlerimle aramızda bir eğlence olarak devam etti.

Demek o yıllarda bir şeyler yazmak veya çizmek içimde zaten varmış; aynı o zamanlarda olduğu gibi bu işlerden pek bir kazanç elde etmesem de, “El çizimi” dergiler yerine, biraz daha profesyonelce hazırlanmış kitaplar yazıyor ve yayımlıyorum…

“Hakan Resim Ticaret Reklam Atölyesi” hiçbir zaman resmi bir şirket olmasa da, aile içinde hâlâ kız kardeşlerim veya yeğenlerim, okullarında bir ödev veya işlerinde bir sunum hazırlamaları gerektiğinde, beni arayıp, şakayla karışık “Hakan Resim Ticaret Reklam Atölyesi’ne bir siparişimiz olacak” diye başvurmakta ve ödevlerinin toparlanmasını veya görsellerini bana yaptırmaktadırlar.

Devamı haftaya Salı günü…

06 Kasım 2018

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir