Pazar… Pazar…
KARİYER GELİŞİMİNDE AY IŞIĞI SORUNU
“Kariyer”, sanayi devrimi ile birlikte iş ve işletme hayatına girmiş, çalışanlar açısından daha yüksek mevkilere ulaşma, daha fazla gelir elde etme ve çevrede daha fazla saygınlık kazanma gayretlerini ifade eden önemli bir kavramdır.
Bu nedenle “Kariyer” sözcüğü, sosyal bilimler literatürüne giren önemli terimlerden biri olarak ifade edilmektedir.
“Kariyer” sözcüğü günümüzde hem çalışanları, hem de işletmeleri ilgilendiren bir terim olarak kabul edildiği için, günümüzde personel yönetiminin önemli bir unsuru haline gelmiştir.
“İndigo Kuşağı” olarak tanımlanan, Y kuşağı temsilcileri (1980-1995 yılları arasında doğan), daha ilk iş görüşmesinde, “Kariyer Planlamaları” konusunda bilgi talep etmekte ve yaklaşık 5-6 yıl sonra kendilerini nerede bulacaklarını sormuşlardır. Devamında “Kristal Çocuklar” olarak tanımlanan, Z kuşağı temsilcileri ise (1995-2010 yılları arasında doğan), ilk iş görüşmelerinde kariyer hedeflerini neredeyse 2-3 yıla indirmiş durumdalar. Yani “Kariyer” kavramı giderek daha önem kazanmakta ve yeni kuşakların çok daha fazla önemsedikleri bir konu haline gelmektedir.
Çalışma hayatında yükselmek, diğer bir deyişle “Kariyer yapmak”, (Bu tanım, hem akademik camiada, hem de iş dünyasında kullanılmaktadır) genellikle tüm kuşakların ortak hedefi olmuştur. Ancak son 25 yılda çalışanlar arasında rekabet artıkça ve daha iyi öğrenim görmüş, daha donanımlı çalışanlar iş hayatına katıldıkça, aynı işletmelerde uzun süredir görev yapan çalışanlar bundan kısmen tedirgin olmuş ve kendilerini geliştirmek zorunda hissetmişlerdir. Bunun temel nedeni, çalıştıkları pozisyonları korumak veya işlerine devam edebilme arzusu olmuştur. Zira yetersiz eğitimi olan (Yabancı dil bilmeyen, yüksek öğrenimi veya lisans üstü olmayan) personeli, yeni gelen donanımlı çalışanların, bir gün kendilerinin yerini alacak olmaları ve işlerini kaybetme korkusu sarabilir.
Burada bir parantez açmakta fayda vardır; kuşkusuz değeri tartışılmaz olan “Deneyim” kariyer için çok önemlidir. Ancak değişen pazar ve rekabet koşulları karşısında, bazen daha önceki deneyimler etkisiz veya yetersiz de kalabilmektedir. Hatta kendini yenilemeyen ve geliştirmeyen çalışanların, önceki deneyimlerine saplanıp kalmaları, olumsuz bir algı olarak da karşımıza çıkmaktadır (Dinazorlar). Günümüzde önceki deneyimlerin etkisinde kalmaksızın, önyargısızca, cesaretle, ölçülü riskler alarak stratejik hamleler yapan çalışanlar ve yöneticiler tercih edilebilmektedir (Tazılar).
Dolayısı ile bir çalışanın kendini geliştirmek, öğrenimini tamamlamak veya deneyimini artırmak için, ikinci bir işte çalışması, ikinci öğrenimde bir üniversite veya okula devam etmesi, dolayısı ile çalışma hayatının uzaması “Ay Işığı Sorunu” olarak tanımlanmaktadır. Bazı işletmeler, bu tip çalışanları işten atmakla tehdit ederler, böyle bir girişimde bulunmalarına mani olmak isterler, ancak yine da bu oluşum engellenemez. Bazı işletmeler ise, doğrudan kendilerine rakip olmadıkları takdirde bu kişilerin kendi hesabına çalışmasına da izin vermektedirler. Örneğin, bir işletmede çalışıp, aynı zamanda üniversitelerin akşam derslerine girip, yüksek lisans veya master yapan bir kişi “Ay Işığında” çalışıyor demektir.
Bir diğer bir konu ise, bir çalışanın geliri yetmediği için, ikinci, hatta üçüncü bir işte çalışıyor olması da “Ay Işığı” sorunudur. Örneğin, bir lise öğretmeni, hem bir dershanede çalışıyor, hem de özel ders veriyorsa “Ay ışığında” çalışıyor demektir.
Özetle “Ay Işığı” kavramı, düzenli istihdam içerisinde birinin, çalışma saatleri dışında haftada 12 saat ya da daha fazla bir süre başka bir işte çalışmasını ifade eder. (1)
“Ay Işığında” çalışmanın aşağıda belirtilen olumlu yönleri vardır:
- Çalışanın eğitimini ve deneyimini geliştirir,
- Kariyeri için olumlu bir katkı sağlar,
- Bir işe veya sektöre farklı perspektiften bakma olanağı kazandırır,
- Çalışana daha çok iş güvenliği verir,
- İşten ayrılma döneminde bu ikinci iş kişinin işsiz kalmasını önler.
“Ay Işığında” çalışmanın olumsuz yönleri de vardır:
- Temel işte kullanılması gereken enerjinin diğer bir işte kullanılıyor olması,
- Yöneticiler tarafından bireylerde düşük performans gösterildiği, işe geç gelme, erken ayrılma ya da devamsızlığa yol açtığının düşünülmesi,
- İşveren tarafından iş sadakatini azaltmaya yol açtığı algısının oluşması,
- Diğer çalışanlar tarafından çekememezlik ve engelleme durumu olması, destek olunmaması,
- Bir üst yöneticinin kendi kariyerine bir engel olacağını düşünerek olumsuz tavır takınması,
- Kişinin yaptığı her iki işi de aynı önemde görmesi ve çift kariyerli bir ilerleme kaydetmeye çabalamasının getirdiği bedensel ve zihinsel yorgunluk (2),
- Özel ve aile yaşamına yeteri kadar veya “Kaliteli Zaman” ayıramamak ve sonuçta “Tükenmişlik Sendromu”nun yaşanması.
Kuşkusuz “Ay Işığıda” çalışmak, sürdürülebilir bir çaba değildir, ancak bazı dönemlerde gerekli olduğunu söylemekte yarar vardır. Ben de bizzat yıllarca “Ay Işığında” çalışmış bir kişiyim ve o dönemde yaşadığım sorunların üstesinden, ancak gelecekte yapmak istediğim işe bir adım daha yaklaştığımı düşünerek gelebildim.
Kaynakça
(1) Akoğlan Kozak M. (2009), İnsan Kaynakları Yönetimi, 3. Baskı, Ankara: Detay Yayınları.
(2) Tunçer P. (2012) Değişen İnsan Kaynakları Yönetimi Anlayışında Kariyer Yönetimi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim fakültesi Dergisi, 31(1) s.24
İyi Pazarlar…