SALI SOHBETİ – 74

HIRSIZ KİTAP OKUSAYDI PARAYI BULURDU

İlk kitabım “İyi Satıcı Olmak” 2007 yılında yayınlandıktan ve kitapçıların raflarında yer almaya başladıktan sonra, mesai sonrası saatlerimi ve hafta sonlarımı neredeyse kitapçılarda geçiriyordum.

Kitabımın satıldığı rafları düzeltiyor, kitabımı ön plana çıkaracak şekilde düzenlemeler yapıyor ve kitabımı aynı yerde satılan değerli yazarların kitaplarının yanına diziyordum.

Hatta bir kitabevinde, kitapları sırtlarının rengine göre dizmiştim. Ne de olsa bir pazarlamacıydım.

Dostlarıma kitabımı hediye etmek istediğim zaman, kitapçılardan satın alıyordum, böylelikle kitabım raftan satılmış olacaktı, oysa yayınevinden kendi kitabımı daha ucuza alma imkânım vardı.

Metrocity Alışveriş Merkezi’nde bulunan İnkilap Kitabevi’ne sıkça uğruyor, her seferinde kitabımdan bir tane meraklı bir okur gibi, satın alıyordum ve bunu yaparken de “Yine kitabımın satıldığını düşünecekler” diye aklımdan geçiriyordum.

Bir seferinde uğradığımda, kitabımın rafta kalmadığını gördüm. Kasada bulunan hanıma giderek, “Afedersiniz, İyi Satıcı Olmak isimli kitabı arıyorum, sanıyorum kalmamış, ne zaman gelir acaba?” diye sordum.

Bunun üzerinde kasadaki hanım bana gülümseyerek “Bugün bitti Hakan Bey, bir iki güne kadar gelir, sizden başkaları da alıyor kitabınızı” demez mi?

Karşılıklı gülüştük, beni tanımış olduklarını hiç düşünmemiştim. sonradan aynı kitapçıya uğradığımda, birbirimizi artık tanıdığımız için selamlaşıyor ve fırsat buldukça da sohbet ediyorduk.

İkinci kitabım “İyi Pazarlamacı Olmak” yayımlandıktan sonra, yine kitapçılarda kamp kurdum. Aynı çalışmaları yaptım, ancak bu kez iki kitabım vardı, raflarda iki kitabımı yan yana koymaya gayret ediyordum.

Bir süre sonra o sıralarda 11 yaşında olan oğlum Eren de benimle birlikte kitapları düzeltmeye başladı. İstinye Park Alışveriş Merkezi’nde bulunan D&R mağazasına da uğradım ve yeni kitabımın raflarda kalmadığını gördüm, bu kez kitapları ben satın almamıştım. İnanılmaz mutlu oldum ve hemen ilgili görevliye “İyi Pazarlamacı Olmak isimli kitabı getirtebilir misiniz?” diye sordum.

Görevli, getirtebileceklerini bildirdikten sonra, ismimi ve telefon numaramı sordu, kitap gelince bana haber vereceklerdi. Kitabın yazarı olarak kendi adımı vermek istemedim, meraklı bir okurun kitabı talep edildiği düşünülsün diye, nüfusta kayıtlı ön ismimi kullanarak “İsmail Okay” dedim ve telefon numaramı bıraktım. “İsmail” dedemin ismiydi ve rahmetli babam “İsmail Hakan” diye bana iki isim vermişti. “İsmail” ismini sadece bankalar ve resmi daireler kullanmaktadır.

Bazen cep telefonundan beni biri arayıp “İsmail Bey…” diye söze başladığında, mutlaka bir bankadan kredi kartı vermek için aramış oluyorlar.

İki gün sonra beni D&R İstinye mağazasından aradılar, çok nazik bir ses “İsmail Bey…” diye söze başladı, ben yine bankadan aranıldığımı düşünerek, “Teşekkür ederim, pek zamanım yok, niçin aradığınızı biliyorum, kredi kartı ihtiyacım yok…” diyecek oldum.

Neyse ki, cümlemi kurmadan karşımdaki ses “Sipariş vermiş olduğunuz kitap geldi, gelip alabilirsiniz” dedi, ben teşekkür ettikten sonra, “İsmail Bey, izin verirseniz, bir şey sormak istiyorum, soyadınız, yazarın soyadıyla aynı, acaba bir akrabalığınız var mı?” diye sordu.

Bunun üzerine gülmeye başladım ve “Size itiraf edeyim, o yazar benim!” dedim.

Sonradan tanıştığımız mağaza reyon sorumlusu Birkan Bey “Tahmin etmiştim zaten Hakan Bey” dedi ve karşılıklı gülüşmelere devam ettik.

Birkan Beye daha sonra uğradım, imzalı bir kitabımı hediye ettim ve o günden itibaren ne zaman o alışveriş merkezine gittiysem, kendisini de mutlaka görürdüm.

Şirketimizde Nurcan Batu isminde kitaba çok meraklı bir arkadaşımız vardı. Bir sabah yanıma geldi ve “Hakan Bey, kitabınızın inanılmaz faydasını gördüm…” dedi. Nasıl mutlu olduğumu anlatamam.

Kitabımı okuyanların böyle geribildirim yapmaları beni gerçekten çok motive etmektedir.

Koltuğumda şöyle bir keyifle arkama yaslanarak ve “Eee… Nurcan anlat bakalım, ne faydasını gördün?” diye sordum.

Bunun üzerine o heyecanlı ses tonuyla anlatmaya başladı “Dün gece evimize hırsız girmiş, evi oldukça karıştırmış, bir sürü şey götürmüş. Ama bir miktar paramız vardı, onu da en son sizin kitabınızı okuyorum diye, arasına koymuş ve kitaplığımda diğer kitapların arasına yerleştirmiştim. Adam her yere bakmış ama kitaplara dokunmadığı için parayı bulamamış. Sizin kitabınızın sayesinde paramızı kurtardık…”

Bunu anlatırken gözleri parlıyordu ve bir taraftan da gülüyordu. Evet, kitabım gerçekten Nurcan’a ve eşine faydalı olmuştu. Hırsız da kitap okumamanın zararını görmüştü…

Sevgili Nurcan, daha sonra bu hikâyeyi Facebook’ta da paylaştı.

Devamı haftaya salı günü…

13 Ekim 2020

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir