Pazar…Pazar…
ŞİRKETİNİZİ SATAR MISINIZ?
Günümüzde bazı şirketlerin yabancı şirketlere veya fonlara satılması ile ilgili haberler sıklıkla karşımıza çıkmaktadır.
Şirket satışları ile ülkemize toplu döviz girişi, katma değer oluşturma, vergisel kazanç, büyüme, finansal olarak güçlenme, yurtdışı pazarlara açılma, yeni bilgi ve teknolojinin entegrasyonu veya bunlara benzer bir çok olumlu katkıdan söz edebiliriz.
Tüm bu sonuçlar kuşkusuz yararlıdır ve ülkemiz şirket (ve markalarının) dünya pazarlarında tanınması açısından da çok etkilidir, hatta ülkemizin dünya üzerindeki algısını olumlu etkilemeye katkı yapar.
Şirket satışları sadece ülkemizde değil, tüm dünyada uzun zamandır yaşanan bir gerçektir ve neredeyse bir şirketin, başka bir şirketi satın alması ile ilgili haberleri yer almadığı bir hafta geçmemektedir. Hatta şirket satışlarını daha görüşme aşamalarında çeşitli kanallardan takip eden yatırımcılar bulunmaktadır. Şimdi incelenmesi gereken bir konu vardır: “Bir şirket neden satılır?”
Şirketleri yaşam süreleri, kuruluş amaçları, faaliyet konuları, ciro ve kârlılıkları, bulundukları yer, pazar payları, yerel veya küresel olmaları veya buna benzer bir çok başlık altında sınıflandırabiliriz. Örneğin bir mal üreten işletme ile hizmet sunan şirket arasında çok büyük bir yatırım farkı vardır.
Son yıllarda dünyanın en hızlı büyüyen ve en değerli şirketler (veya markalar) listesine baktığınızda teknoloji şirketlerinin en üst sıralardadır.
Özellikle son yıllarda genç kuşaklar tarafından kurulan yazılım veya teknoloji şirketleri, kuruluşlarından çok kısa bir zaman sonra, inanılmaz değerlerle satılmaktadır, zaten bazılarının da kuruluş amaçları da budur.
Bazı Türk şirketleri de yabancı şirketleri satın almaktadırlar. Yani dünyamız artık bir global köy olmaya başlamış, ticaretin sınırı ve milliyeti kalmamıştır.
Sorumuza geri dönecek olursak, neden bir şirket satılsın ki?
Yatırımcı birkaç nedenden dolayı bir şirketi satın almak veya ortak olmak isteyebilir.
Örneğin;
- Aynı sektörde faaliyet gösterdiği için satın alacağı şirket ile daha hızlı bir büyüme sağlayabilir,
- Aynı sektörde olduğu için, satın alacağı şirketi tehdit oluşturacak bir rakip olarak görüp, kontrol etmek veya pasifize etmek isteyebilir,
- Satın alacağı şirketin sahip olduğu bilgi ve teknolojiye ihtiyacı olabilir,
- Satın alacağı şirketin pazarında faaliyeti yoktur, ya da kısıtlıdır, yeni pazarlara girmek isyeyebilir,
- Kendi markasına yeni ürünler veya hizmetler katmak, portföyünü büyütmek, riski dağıtmak isteyebilir,
- Yeni bir marka oluşturmak veya sektörüne bağlı olarak yasal izinler, teşvikler veya lisans almak için zaman kaybetmek veya bu konularda risk almak istemeyebilir, yani hazır olanı satın almayı tercih edebilir,
- Günün ekonomik koşulları veya müşteri beklentileri karşısında faaliyetlerini çeşitlendirmek isteyebilir,
- Faaliyet göstermediği bir sektörde, eğer satın alacağı faaliyet gösteriyorsa, o şirketle birlikte yeni bir sektöre veya segmente girebilir, (Satın aldığı şirketin entelektüel sermayesini koruyabilir ve işlerine aynen devam etmelerini talep edebilir.)
- Sadece yatırım yapmak, satın aldığı şirketi büyüterek tekrar satışını yaparak, kâr etmek isteyebilir,
- Kendi marka değerini yükseltmek için değerli bir markayı veya şirketi satın almak isteyebilir.
Bunlara bir çok neden daha eklenebilir. Burada özel sektörden söz ettiğimiz için, kamu kurum ve kuruluşlarının satışı veya ortaklık yapısının değişimi ile ilgili bir konuyu ele almamaktayız.
Peki, masanın diğer tarafında bulunan şirketini satmak isteyen girişimciler neden satar? Daha önce ifade etmiş olduğum gibi, satış amaçlı kurulan şirketlerin dışında, geleneksel yapıdan gelen, baba veya dedenin kurduğu bir şirketi, kurucusu olduğu ve uzun zamandır kendisi yönettiği bir şirketi, satmasını veya yabancı ortak almasının başlıca nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
- Şirketin geçmişten gelen borçları vardır ve bunları orta vadede ödemesi mümkün olmayabilir, (Zengin patron, fakir şirket gerçeği)
- Şirket, yönetim kurulu üyelerine artık sadece dolgun bir maaş kadar ödeme yapabiliyor, yönetim kurulu üyeleri toplu bir parayı alıp, artık köşelerine çekilmek (veya başka bir iş yapmak) isteyebilirler, (Yani şirket artık beklenen kârı sağlayamıyor olabilir.)
- Şirketin kullandığı teknolojiyi yenilemesi veya başka yatırımları için sermaye ihtiyacı olabilir, ama böyle bir gücü veya kredisi yoktur, (Bu yapılmadığı takdirde, pazarda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olabilir.)
- Şirketin ikinci veya üçüncü kuşak aile üyeleri, şirketin faaliyet alanına ilgi duymuyor ve işi devam ettirecek aileden kişiler olmayabilir. (Henüz kurumsallaşma olmadığı için de, işin profesyonel kadrolara devri söz konusu olmayabilir veya güven duyulmayabilir.)
- Şirket, yaşam ömrünü tamamlamak üzeredir, kendini yenileyememiştir, yanlış stratejiler uygulamıştır, pazar payı gerilemektedir, kurucusu veya yönetim kurulu üyeleri son çare olarak şirketi elden çıkarmayı düşünebilirler. (Yine de şirketin pazarda bilinirliği, güveni veya markasının bir değeri olabilir ve alıcı bunlarla ilgilenmektedir. Alıcı, markayı tekrar güçlendireceğine inanabilir.)
- Şirketin kurucusu veya yönetim kurulu üyeleri, yaptıkları işten sıkılmış veya yorulmuş olabilirler. (İşi profesyonel kadrolara devretmiş olsalar bile, şirketin geleceği ile ilgili endişeleri olabilir.)
Bunlara bir çok faktör eklenebilir, ama dikkat edilirse, tüm bu sonuçların oluşmasında, yıllar içinde bazı konulara dikkat edilmemesi, hiç yapılmaması, ertelenmesi veya yeteri kadar özen gösterilmemesi neden olabilir. Bunların başında stratejik yönetim, entelektüel sermayeye yatırım, örgüt kültürü, örgüt bağlılığı, markalaşma ve pazarlama stratejileri, yeni dağıtım kanallarının oluşturulması, yeni ürün geliştirme ve inovasyon, örgütsel çeviklik, değişime uyum, lojistik, teknoloji kullanımı, küresel pazarlara giriş gibi konular gelmektedir.
Özetle, bir şirketin çok daha uzun yıllar verimli çalışması, ortalamanın üzerinde kâr elde etmesi, rekabet avantajını sürdürmesi ve gelecekte var olması mümkündür.
İyi Pazarlar…