Pazar…Pazar… 2021/399

Pazar…Pazar…

BABA OĞUL HİKAYELERİ

“TEKNOLOJİYİ ÖĞRENMEN GEREKİYOR”

Yıl 1977, aylardan Haziran. Üniversite sınavlarına girmiş, sonuçları bekliyordum. O zamanlar üniversite sınav sonuçları ağustos ayının sonunda açıklanıyordu, hatta gazetelerde listeler yayınlanıyordu ve tabii evlere de sonuçlar postayla geliyordu.

Sınav sonucu gelene kadar yapacak hiçbir işim yoktu ve Tuzla’da bulunan yazlığın sahilinde deniz ve güneşte keyif yapmayı düşünüyordum.

Haziran ayını daha bitirmeden son hafta içinde babam kahvaltı sırasında bana dönerek, “Oğlum, yaz tatilini boş geçirmemelisin, bence teknolojiyi öğrenmen gerekiyor.” dedi. Ben teknoloji ile neyi kastettiğini düşünürken, şöyle devam etti: “Daktilo öğrenirsen ileride sana çok faydası olur.” Tabii o zamanlar bilgisayar olmadığı için, teknoloji diye söylediği şey, meğerse elektrikli daktiloymuş.

Ben de “Olur Babacığım, öğrenirim” diyerek, kendimce atlatmaya çalıştım, ancak onu da düşünmüş ve bana “Şişli’de bir daktilo kursu gördüm, benimle gel oraya gidip kayıt şartlarını ve süresini filan öğren…” dedi.

Yapacak bir şey yoktu, güzelim yaz aylarında denizin güneşin tadını çıkartmak ve sahildeki kumda top oynamak varken, İstanbul’a inip daktilo kursunu araştıracaktım. Arabayla Tuzla’dan İstanbul’a indik, beni Şişli’de bir binanın üçüncü katında bulunan daktilo kursunun önünde indirdi.

Daktilo kursunun giriş kısmındaki başvuru masasına geldim ve kurslar hakkında bilgi istedim. Aynı yerde daktio ve steno kursları veriliyordu. Başvuru masasındaki görevliye en kısa zamanda nasıl daktilo öğrenebileceğimi sorduğumda, on parmak daktilo kursunun üç ay sürdüğünü söyledi. O an yaz tatilimin mahfolduğunu düşündüm. Üç ay bu kursa gelmek demek, tüm yazı burada geçirmek demekti, hem de haftada beş tam gün. Onun üzerine “Daha kısa olmaz mı?” diye ümitsizce sordum, o da bana “Bir aylık da olur, ama on parmak yazamazsınız, beş altı parmak olur” diye cevap verince, “Tamam o da bana yeter” diye düşündüm. Bir aylık kurs ücretini ve kursun başlama tarihini de öğrendikten sonra, hızlıca oradan ayrılarak, babamın yanına gittim ve kendisine “Bir ayda yeteri kadar öğretiyorlarmış” dedim ve kendimce bu işi de kısa yoldan halledip, tüm Ağustos ayında tatilin keyfini çıkarırım diye düşündüm.

Kursun başlama günü yine Şişli’ye gittim ve kursa yazıldım. O gün kalabalıktı, kursa kaydolan herkes gelmişti. Fakat bir gariplik vardı, tüm kursiyerler kızlardan oluşuyordu, tek erkek bendim. Sonradan öğrendiğime göre bir yıl önce üniversite sınavına girip, bir yere yerleşemeyen kızlar, bu yıl da sınava girmişler, ancak kazanma şanslarının düşük olduğunu düşündüklerinden, daktilo ve steno öğrenip, noterde, adliyede veya sekreter olarak çalışma hayatına hazırlanmak amacı ile gelmişlerdi. Sonradan Şişli, Osmanbey, Mecidiyeköy ve Gayrettepe’de ne zaman bir noterde işim olsa kurstan beni tanıyan bir noter sekreteri çıkardı ve hemen işimi hallederdi. Bu avantajı neredeyse on onbeş yıl yaşadım. Babamın zamanında dediği gibi çok faydasını görmüştüm, ama sanıyorum kastettiği bu değildi tabii.

Daktilo kursunun yirmi kişilik sınıfın tek erkek öğrencisi olarak, sınıfta bulunan tüm kızların yoğun ilgisi ile karşılaştım. Çay, çubuk kraker, tost ikramları eşliğinde ders aralarındaki sohbetlere doyum olmuyordu. Hatta kurs sonrası grup halinde pizzacıya veya mantıcılara da gittik. Harika bir ay geçirmiş ve görevlinin söylemiş olduğu gibi beş altı parmak daktilo yazmaya başlamıştım.

Bir akşam babama “Babacığım, diyorum ki, ben daktilo kursuna bir ay daha gideyim, ilerletmemin faydası var” dedim ve tabii ki babam hemen kabul etti. Böylelikle kursa bir ay daha devam ettim.

Bu arada Tuzla’daki arkadaşlarım “Yahu ne anlıyorsun bu daktilo kursundan, boşver gitme bu hafta…” diye bana söylenip duruyorlardı, bense onlara “İlerideki iş hayatında çok faydası olacak…” diyerek atlatıyordum. Oysa daktilo kursundaki muhabbeti görseler, kesin onlar da gelmek isterlerdi.

Böylelikle iki ay daktilo kursuna devam ettim ve ağustos ayının sonunda kurstan ayrıldım. Artık yedi sekiz parmak daktilo yazıyordum ve tüm yazım kurallarını öğrenmiştim. Gerçekten de üniversitede çok faydasını gördüm, ödev ve projelerimi babamın bana üniversite giriş hediyesi olan daktiloda yazdım.

Bugün ne yazık ki, daktilo kursunda öğrendiğim yedi sekiz parmakla yazamıyorum, çünkü biz daktilo kursunda F klavye ile öğrenmiştik. Bugün kullandığımız tüm bilgisayarlar Q klavye.

Ama yine de hızlı yazdığımı söyleyebilirim.

(Devamı var)

İyi Pazarlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir