Pazar… Pazar… 2014/11

Pazar… Pazar…

Hayatımız seçimler üzerine kurulmuştur. Sadece annemizi, babamızı ve kardeşlerimizi seçemeyiz. Ama onun dışındaki her şey kendi seçimimizdir. Eşimizi, dostlarımızı, arkadaşlarımızı, komşularımızı, işimizi, yaşadığımız yeri, gideceğimiz yerleri, hedeflerimizi, zevklerimizi, tuttuğumuz takımı, hobilerimizi, giysilerimizi, alışkanlıklarımızı, yediklerimizi, içtiklerimizi kendimiz seçeriz.

Seçimlerimiz hayatımızı etkiler. Bazen hayatımıza çeki düzen, renk ve keyif verirken, bazen de hayatımızı anlamsızlaştırır ve karartır. Bu nedenle doğru seçimleri yapmak bir başarıdır. Başarılı insanların, doğru zamanda doğru seçimler yaptıklarını ve seçtikleri yolda başarı kazandıklarını biliyoruz. Başkasının seçimlerine uyan kişiler ise, kendi iradeleri ile değil, önlerine konmuş yolda ilerlemek zorunda kalırlar. Ancak her zaman ve her koşulda seçimlerimizi değiştirme şansımız vardır. Bazen de önceki seçimlerimizi değiştirmek kaçınılmaz olur.

Hepimizin bildiği gibi; demokrasi ile yönetilen ülkeler de seçim yaparlar. Antidemokratik seçimler hariç, halkın çoğunluğunun seçtiği yöneticiler, kanunların verdiği süre içinde ülkeleri yönetirler ve zamanı geldiğinde, halkın yapacağı yeni seçime uygun bir şekilde görevlerini, bir sonra seçilen yöneticilere devrederler. Önemli olan, seçilen yöneticinin, ülkede yaşayan tüm bireylerin hakkını gözetmesi ve korumasıdır. Demokrasi, çoğunluğun diğerleri üzerinde bir yönetim biçimini kabul ettirmesi değil, azınlıkların da hakkını koruması ve yaşam biçimini kabul etmesidir. Hatta toplum içinde bir tek farklı birey varsa, onun bile hakkını korumak ve ona saygı göstermektir.

Bir de bizim kültür yapımızdan gelen bir unsuru da vurgulamak isterim; tarih boyunca azarlanmaktan, hor görülmekten ve hakaret edilmekten rahatsız olmuşuzdur. Kimsenin boyunduruğu altında yaşayamayız… Bunun için Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarına bakmanız yeterlidir…

Mustafa Kemal Atatürk Türk halkına hitap ederken bu unsura çok dikkat etmiştir. Hiçbir söyleminde küçük gören, aşağılayan veya hakaret eden bir cümle bulamazsınız. Hatta düşmanlara bile böylesi cümleler kurmamıştır; İstanbul Boğazı’nda düşman gemilerini gördüğünde en fazla söylediği şey “Geldikleri gibi, giderler…” olmuştur.

İyi Pazarlar 

2014/11

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir