Pazar… Pazar… 2014/26

Pazar… Pazar…

Turizm mevsiminin ortasındayız. Türkiye’nin her yerinde, İstanbul’da, özellikle Sultanahmet’te, Kapalıçarşı’da ve birçok tarihi yerde bol bol turist var.

Ancak, dilenciler, yankesiciler, saldırgan seyyar satıcılar da iş başında! Bunlar yetmezmiş gibi, müze kapılarında kaba güvenlik görevlileri, turistleri kazıklamaya çalışan lokantalar, onları kollarından tutup dükkânlarına çekmeye çalışan yılışık satıcılar, içi kir pas içinde sigara kokan taksiler! Bunlar yetmezmiş gibi turistlere sarkıntılık yapan kılıksız tipler! Bütün bunlar turizme zarar veriyor!

Her ülkede dilenci ve seyyar satıcı var; hatta son yıllarda gelir düzeyi en yüksek ülkelerden olan İsviçre’de bile çoğaldılar; ancak bizim gibi ülkelerde insanları rahatsız ediyorlar…

Turistlerle ilgili sürekli haberler çıkıyor! Bu hafta çıkan bir haber: “Kapalıçarşı’da seyyar satıcı çocuk parfüm almadığı için hamile turisti tekmeledi”; sonrası daha da kötü! http://www.milliyet.com.tr/seyyar-teroru-gundem-1909682/

İstanbul’da tramvayı turistler de kullanıyor ve birçok yankesici tramvaylarda bunların peşinde… Kabataş’tan Beyazıt’a kadar her durakta bunları görebilirsiniz; üstelik pislik içinde ve çok kötü kokuyorlar!

Neden bunlara önlem alamıyoruz? Zaten turistler orta doğudaki olaylar nedeniyle gelmeye çekiniyorlar. Buraya gelenlere de nelerle karşılaşıyor?! Turistleri rahatsız edecek çok şey yapıyoruz… Turistlere Türkiye’ye gelmeden önce dağıtılan kitapçıklarda dikkat etmeleri gereken şeyleri okuduğunuzda, yüzünüz kızarır… Ne yazık ki çoğu da gerçek!

Tabii ki güzel çalışmalar yok değil; örneğin Sultanahmet Meydanı’nda üzerinde “Ask me” (Bana sor) yazan mavi renkli tişört giymiş en az bir yabancı dil bilen, 300’den fazla üniversite öğrencisinden oluşan gönüllü rehberler var… Üstü açık çift katlı otobüsler, doyumsuz İstanbul turu attırıyorlar. Sokaklar ve meydanlar eskisi kadar pis değil ve parklar rengarenk çiçeklerle donatılmış. Lokantaların çoğunda İngilizce menüler var ve garsonlar yemeklerin isimlerini yabancı dilde söyleyebiliyorlar.

Turizm ülkemiz için en önemli gelir kaynaklarımızdan biri. Her turist, ülkesine döndükten sonra, onlarca arkadaşına Türkiye’de yaşadıklarını anlatır ve fotoğrafları gösterir… Üstelik son yıllarda sosyal medyanın da gücü ile olumsuz her şey çok daha hızlı ve çok daha fazla kişiye iletiliyor! Yalnız sosyal medyada değil, birçok kanaldan olumsuzluklar yayılmakta…

Türkiye’de haşhaş satın alarak yurt dışına kaçırmak isterken yakalanarak, tutuklanan Amerikalı turist Billy Hayes’in öyküsünden çarpıtılarak yapılan ve 1978 yılında yayınlanan “Geceyarısı Ekspresi” filminin etkisi, batıda 30 yıl sürdü… Nihayet unutuldu! Kaldı ki, bu olayda bizim hiçbir suçumuz yoktu…

Neyse ki, gelinlikle dünya turuna çıkan Gebze’de cesedi bulunan İtalyan sanatçı Pippa Bacca (Mart 2008) veya fotoğraf çekmek için İstanbul’a gelen ve tarihi surların dibinde ölü bulunan Amerikalı turist Sarai Sierra’nın (Şubat 2013) filmleri yapılmadı… Ne yazık ki, bu iki cinayeti de sarhoş, ya da kendini bilmez sabıkalılar işledi…

Turizmin artarak sürmesi için çok dikkatli olmamız gerekir! Deniz, kum, güneş, tarihi eserler, turistik mekânlar, zengin mutfak yetmez; ülkemizin imajı da turizm için çok önemli… Tarihi eserler gibi, imajımızı da korumalıyız.

Turizmde “Marka” olmak için her detaya dikkat etmemiz gerekir! Hele bir de “Kongre” turizminde iddialı olmak istiyorsak…

İyi Pazarlar…

2014/26

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir