Pazar… Pazar…
Dinimizde ve milletimizde “Hoşgörü” vardır. Her dinden, her milletten insanı olduğu gibi kabul eder, onların değerlerine saygı duyarız. Hele yabancılara karşı misafirperverliğimiz dillere destandır. Çayımızı, kahvemizi ikram etmeden yabancıları göndermeyiz… Ne güzel demiş atalarımız “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” diye…
Birçok şehrimizde cami, kilise ve sinagoglar birbirine çok yakındır. Cemaatler birbiri ile selamlaşır, hangi dinin bayramı varsa, içtenlikle kutlanır… Gelenek ve göreneklere göre ikramlar yapılır… Saygıda kusur edilmez. Bunun en güzel örneklerinden birini Antakya’da görebilirsiniz; yüzyıllardan beri gelen bu güzellikler hâlâ devam ediyor. “Medeniyet” dediğimiz şey, gökdelen binalar değil, budur!
Tarih kokan, bereketli, dünyanın göz bebeği Anadolu’muzda yüzyıllardan beri birlikte yaşadık ve yaşayacağız. Bu topraklarda yetişen Mevlana ve Yunus Emre’nin hoşgörü ile ilgili sözleri tüm dünyaya örnek olsun… Son yıllarda terk edilmiş azınlık köylerine dönüş var. Azınlıkların bir ülkeyi başta kültürel anlamda olmak üzere, her bakımdan zenginleştirdiğine inanıyorum. Bu zenginlik artarak devam etsin!
Bu Ramazan Bayramında, yalnız ülkem için değil, tüm dünya için barış ve huzur diliyorum. Tüm silahlar sussun, akan kanlar dursun, çocuklar babasız ve evsiz kalmasın…
Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” olsun!
Bu arada, bu haftaki “Pazar Yazımı” hoşgörünüze sığınarak, iki gün önce yayınlıyorum; hoşça kalın…
İyi Bayramlar
2014/28
