Pazar… Pazar…
Son zamanlarda en çok duyduğum cümlelerden biri: “Ne kadar kültürsüz bir toplum olduk!”
Gerçekten de kültürsüz bir toplum olmaya doğru hızla gidiyoruz. Kendimize şöyle bir sorsak; en son ne zaman bir konsere gittik? En son ne zaman bir sergi ya da müze gezdik? En son ne zaman edebi bir eser okuduk? En son ne zaman bilgimizi arttıracak bir konferans veya seminere katıldık? Bir çoğunuzun “İş, güç, çoluk, çocuk, ev, iş, yol, trafik, zamansızlık, hayat mücadelesi…” veya “Bunlar para pul ister…” dediğinizi duyar gibiyim. Gerçekten de büyük şehirde yaşayanlar için hayat fazlasıyla yorucu. Ne yazık ki küçük şehirlerde veya kırsal kesimde yaşayanların da bunları yapacak şansları yok denecek kadar az. Toplumumuzun büyük bir kesimi akşam yemeğinden sonra TV’nin karşısında yayılmaktadır. Hafta sonu ise en fazla dışarıda yemek veya sinema…
Oysa, insan ne kadar kültürlü olursa, çevresi ona göre değişir ve saygınlığı artar. Kültür para ve pul ile elde edilmez. Kültür, üniversite veya yüksek okul bitirerek kazanılmaz. Bunun için insanın emek sarf etmesi, kendisine kültürel yatırım yapması gerekir.
Çevremizde çok zengin, fakat bir o kadar da kültürsüz insanlar bulunduğunu görmek gerçekten üzücü ve aynı zamanda da rahatsız edici bir durumdur, çünkü kültürsüz insanlar toplumun yazılı olan ve olmayan kurallarını bilmezler veya bilseler bile uygulamazlar. Onların bencil ve düşüncesiz davranışları karşısında, ister istemez tartışmalar veya kavgalar ortaya çıkmaktadır.
Kültürlü insanın toplum içinde davranışı bile, diğerlerinden farklıdır. Bundan 10-15 yıl öncesine kadar, kendini yetiştirme şansı olmamış, ailesinde imkânlar kısıtlı olduğu için kültürel faaliyetlere katılamamış veya bunları bilmeyen insanları tenzih etmek istiyorum, ama günümüzde TV’lerin bile onlarca sanat programı, konser veya belgesel yayınladıkları bir dönemde, bunlara duyarsız kalıp, sadece “Sabun köpüğü” dizileri seyreden kültür yoksunu cahil insanları açıkçası eleştiriyorum. Tabii ki gülmek ve eğlenmek için de dizi veya komedi programları seyredilebilir, ama hayat bunlardan ibaret değil.
Yeri gelmişken şunu da ifade etmeliyim, bir insanın tüm edebiyat veya sinema dünyasını bilmesi, tüm yazarlar hakkında fikir sahibi olması beklenemez. O kadar çok kitap ve yazar var ki, hepsini akılda tutmak mümkün değil. Hafta içinde sosyal medyada oldukça tartışılan “Kürk Mantolu Madonna” konusunda bir çoğumuzun “TV’de bir söyleşi programına çıkıyorsan, orada kitap, sanat veya benzeri konular açılacak ise, Sabahattin Ali’yi bilmek gerekir” diye ortak bir düşünceye sahip olduğumuzu biliyorum. Ancak başka bir açıdan bakacak olursak, programa katılan konukların eksikliklerini veya bilmediği konular olabileceğini de kabul etmek gerekir. Bu konuda bence en büyük hata, program öncesinde konuklarına konuşulacak konular hakkında bilgi vermeyen, yeteri kadar hazırlık yapmayan program yapımcısınındır. Açıkçası programa katılan konuklarını çok zor durumda bırakmıştır. Bazı söyleşi programlarına şöyle bir gözüm takılıyor da, program yapımcıların, ya da sunucuların neredeyse hiçbir hazırlık veya program akışı yapmadan TV’lere çıktıklarını görmekteyim. Konuklarına sordukları soruları –asla onları küçümsemek için söylemiyorum ama- taksi şoförleri bile müşterilerine sormuyor. Bir söyleşi programında ünlü bir konuğa “Eee… başka neler yapıyorsunuz?” diye soru mu sorulur? Bu resmen konuğa olduğu kadar, TV izleyicilerine saygısızlıktır. Bunun yanında TV programı öncesi mükemmel bir şekilde hazırlanan, araştıran, konuşmacılara çok doğru ve yerinde sorular soran, yorum yapan yapımcı ve sunucuları takdir ediyorum.
Burada sözünü etmiş olduğum “Kültürlü insan”, sadece sanat, edebiyat veya müzik konusunda bilgili olmakla kalmayıp, toplum içinde nasıl davranacağını bilen, toplum kurallarına ve çevresindeki insanlara karşı saygılı, doğaya ve hayvan dostlarımıza duyarlı, kimsenin hakkını çiğnemeyen, kimseyi küçük görmeyen, gücünün yettiğini ezmeyen, kime nasıl konuşacağını bilen biridir.
Ayrıca kitap okur, müzik dinler, sergi gezer, müzelere gider, fırsat buldukça seyahate gider. Hobileri vardır, takip ettiği dergi ve yayınlar vardır. Trafik boşken ve etrafta hiç kimse yokken bile kırmızı ışıkta geçmez, yere tükürmez, çöpünü veya sigara izmaritini dışarıya atmaz. Araba kullanırken emniyet şeridine girmez, kimseyi arabayla sıkıştırmaz, engelliler için ayrılan yere aracını park etmez, küçük çocuğunu arabada ön koltuğa oturtmaz, sırasına riayet gösterir, kuyrukta kimsenin önüne geçmez, kimseyle sokak ortasında kavga etmez, yüksek sesle konuşmaz. Lokantada garsonu azarlamaz, küfürlü konuşmaz. Bütün bunlara ilave olarak, yemek yeme kültürünü ve çatal bıçak tutmasını bilir. Erkek ise bayanlara nasıl davranılması ve nereye nasıl giyinmesi gerektiğini bilir. Tiyatro salonuna yiyecek maddesi ile girmez, konser sırasında veya hastanede cep telefonu kapalıdır. Bunun gibi yüzlerce örnek vermek mümkündür.
Herkes bunları bilse ve uygulasa, toplum içinde hiçbir problem çıkmaz. Bunları okurken belki şaşırıyorsunuz, ama emin olun çevremizde bunlara dikkat etmeyen o kadar çok insan var ki… İşte, toplum içinde yaşamamızı güç kılan bu insanlardır.
“Toplumu yücelten insan, insanı yücelten kültürüdür.”
İyi Pazarlar ?
2016/145