Pazar… Pazar… 2017/181

Pazar… Pazar…

Bir Bayram Tatili daha geride kaldı. Kimimiz kısa veya kimimiz uzun tatil yaptı, şimdi bazılarımız için tekrar işe dönme zamanı.

Ama öncesinde Bayram süresince bizi mutlu eden Milli sporcularımızdan söz etmek isterim:

Fransa’da yapılan Dünya Okul Sporları (ISF) Atletizm Şampiyonasında, 300 metre engelli yarışında Dünya Şampiyonu olan Leyla Yanardağ’ı,

Güney Kore’de yapılan Dünya Tekvando Şampiyonasında 53 kiloda Dünya Şampiyonu olan Zeliha Ağrıs ve 67 kiloda Dünya Şampiyonu olan Nur Tatar Askari’yi,

Litvanya’da yapılan Ümitler Avrupa Judo Şampiyonasında 81 kiloda Avrupa Şampiyonu olan Mert Şişmanlar’ı,

İspanya’da yapılan 23. Avrupa Tekerlekli Sandalye Basketbol Şampiyonasında Avrupa Şampiyonu olan Türkiye Milli Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımını yürekten kutluyorum ve ülkemizin adını böyle başarılarla dünyaya duyurdukları için tüm sporcularımıza teşekkür ediyorum…

Tekrar iş konularına dönecek olursak; herkes “Mavi Yakalı” ve “Beyaz Yakalı” çalışanların ne anlama geldiğini biliyordur. Yine de bilmeyenler için birkaç sözcük ile ifade etmek isterim:

• Mavi Yakalılar: Üretim yapan işletmelerin üretim hattında emek yoğun çalışan usta ve işçilerdir. Genellikle teknik personelden oluşur ve mavi renkli iş önlükleri veya tulum giydiklerinden böyle isimlendirilmişlerdir.

• Beyaz Yakalılar: Her türlü işletmelerin ofis bölümlerinde çalışan müdür, şef, ofis görevlileridir. Bu gruba muhasebe, satış, pazarlama, çağrı merkezi gibi bölümlerde çalışan tüm personel dahildir ve genellikle beyaz gömleklerle ofislerde çalıştıklarından dolayı, bu personele “Beyaz Yakalı” denmiştir.

Bugün sizlere daha önce sözünü ettiğim ve bazı arkadaşlarımın da bu konuda yazmamı istedikleri için, bugün sizlere “Gri Yakalılar” hakkında yazacağım. Önümüzdeki hafta ise “Pembe Yakalılar” ve daha sonra “Altın Yakalılar” ile devam edeceğim.

“Gri Yakalılar”, işletmelerin üretim hattında veya teknik destek bölümlerinde çalışan “Mavi Yakalılar” arasından yetişmiş, zaman içinde deneyim kazanmış ve ekip şefi, usta başı veya vardiye şefi olarak nitelendirilen, ancak belirli bir eğitim almış (Genellikle alaylı veya Meslek Liselerinden mezun), buna rağmen üretim hattında yaptığı işin tüm teknik özelliklerini bilen, birlikte çalıştığı veya yönettiği insanları bire bir tanıyan, zaman içinde kazandığı deneyimlerle oluşabilecek her türlü hatayı öngörebilen, makinelerin arıza durumunda hızlı müdahale edebilen ve hatalı bir yarı mamül geldiğinde bunu herkesten önce fark eden, böyle bir durumda ne yapacağını bilen, emek yoğun çalışan, yaş olarak da orta yaş sınırına gelmiş işletmelerin en değerli çalışanlarıdır.

“Gri Yakalılar”, mühendislik ya da benzeri yüksek teknik eğitimleri almamış olsalar da, en az mühendisler kadar konuya hakim ve donanımlıdırlar. Ayrıca başta KOBİ’ler olmak üzere, yıllardır aynı işletmede çalışmış olduklarından ve zamanında daha işletme küçük bir atölye iken, patronlarla birlikte işe başladıklarından dolayı, genellikle de patronların en güvendikleri elemanlardır.

Bir diğer konu da “Gri Yakalılar”ın, üretim hattında çalışan “Mavi Yakalılar”ın gizli liderleri durumunda olmalarıdır. Genç “Mavi Yakalılar”, bu kişilerin söylediklerini yapar, onlardan çekinir ve onların yönlendirmeleri ile harekete geçerler.

Bazı işletme veya üretim müdürlüğü yapan mühendislerin, “Mavi Yakalılar”ı çalıştırmak veya motive etmek için “Gri Yakalılar”dan yardım aldıkları bilinmektedir. “Gri Yakalılar”ı en çok orduda görev yapan Astsubaylara benzetebiliriz.

Peki, “Gri Yakalılar” bir işletme için neden önemlidirler?

Çünkü “Gri Yakalılar” üretim yapan işletmelerin isimsiz kahramanlarıdırlar. Genç “Mavi Yakalılar”ın işletmelere karşı aidiyet duygusu, bir önceki nesile göre daha düşüktür. Tabii, bu durum nispeten küçük kent veya yerleşim yerlerindeki işletmelerde, büyük şehirlerdeki işletmelere oranla daha az geçerli olduğunu tahmin etmek zor değildir, çünkü buralarda iş bulma olanağı daha düşüktür.

Büyük kentlerde veya organize sanayi bölgelerinde üretim yapan işletmeler için “Gri Yakalılar”, sadece birer ekip şefi veya usta başı değildirler; onlar aynı zamanda birer iç eğitmendirler. Yeni başlayan çalışanlara iş yapış biçiminden tutun, örgüt kültürüne kadar, işletmenin tüm dinamiklerini öğretirler. Ayrıca ekiplerine gereğinde koçluk veya mentorluk yaparlar. Hatta sosyal yaşamlarında bile genç çalışanların sorunlarında yanlarında olurlar ve deneyimleri ile onlara bir nevi “Babalık” yaparlar.

Üstelik bunu görev tanımlarında olduğu için değil, gönüllü olarak yaparlar, çünkü yıllardır çalıştıkları işletmelere karşı vefa ve minnet duyguları vardır. Çoğu çocuklarını çalıştıkları işletmeler sayesinde okutmuşlar, hatta zor zamanlarında maddi veya manevi destek almışlardır.

Tabii ki bu dönemler, patron yerine profesyonel yöneticilerin veya ikinci kuşağın gelmesi, yönetimin kurumsallaşması veya işletmeyi yöneten beyaz yakalıların çoğalması ile geride kalmıştır.

Günümüzde unutulduklarını, eskisi gibi kendilerine değer verilmediklerini hisseden “Gri Yakalılar”ın bulunduğunu gözlemlemekteyiz. Hatta şirketlere verdiğimiz eğitim veya motivasyon sunumlarında bu “Deneyimli Kurtların” hiç davet edilmediklerini fark ediyoruz. Öyle ki, iş yaşamının son çeyreğine giren bazı “Gri Yakalılar”ın, son yıllarda çalıştıkları işletmelere küstüklerini ve emeklilik için gün saydıklarını biliyoruz. Tabii, “Gri Yakalılar”a önem veren ve onları diğer çalışanlardan ayrı değerlendiren işletmeleri burada tenzih ediyorum.

Peki, “Gri Yakalılar”ı motive etmek, işletmeye çok daha verimli olmalarını sağlamak için neler yapılmalıdır?

Önce Abraham Maslow (1908 – 1970), ardından Frederic Herzberg (1923 – 2000) ve son olarak da Clayton Alderfer (1940 – 2015), insanların motivasyonlarını sağlamanın temelinde “İhtiyaçların” olduğunu ifade etmişlerdir.

Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ni çoğunuz biliyorsunuzdur. Sadece iş dünyasında değil, tüm yaşamın içinde temel ihtiyaçlardan başlayarak yukarıya doğru çıktıkça, insanların motivasyonları artmaktadır. Bu kuramdan 31.01.2016 tarihinde yayınlamış olduğum 108 no.lu “Pazar… Pazar…” yazımda söz etmiştim: https://m.facebook.com/story.php…

İş dünyasına odaklandığımızda ve bulundukları konum itibarı ile özellikle “Gri Yakalılar”ın motivasyonunu ve işe bağlılıklarını sağlamak için, Frederic Herzberg’in İki – Faktör Kuramını (Two-Factor Theory) incelemenin ve uygulamanın gerektiğini düşünüyorum. Çok kısa olarak Herzberg’in İki – Faktör Kuramını açıklamak gerekirse:

1. Koruyucu-Hijyen Faktörler:
Ücret, iş güvenliği, çalışma koşulları, denetimin düzeyi ve niteliği, şirket politikası ve yönetimi, kişilerarası iletişim ve ilişkilerdir. Bir işletmede Koruyucu – Hijyen Faktörlerin bulunmaması, çalışanlarda tatminsizliğe neden olur. Bunların sağlanması, tatminsizliği azaltmaktadır, yine de motivasyonu yükselterek, iş verimini arttırmaya yetmemektedir.

2. Motive Edici Faktörler:
Başarı duygusu, tanınma, sorumluluk, işin kendisi, kişisel gelişim ve yükselmedir.
Motive edici faktörler, çalışanların motivasyonunu sağlayan, tatmin ve iş verimini arttıran başlıca unsurlardır. Çalışanların işletmede bu faktörleri açıkça görmesi ve hissetmesi gerekmektedir.

Herzberg’in İki Faktör Kuramı, “Gri Yakalılar”a olduğu gibi, aslında belirli bir süre çalışıp, işletmelere katkı yapacağı düşünülen, tüm personel için de geçerlidir.

Önümüzdeki hafta “Pembe Yakalılar”dan ve Maslow’ın kuramını yeniden ele alan Clayton Alderfer’in E.R.G. (Existence – Relatedness – Growth Theory) Kuramından söz ederim.

İyi Pazarlar ?

2017/181

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir