Pazar…Pazar… 2019/303

Pazar…Pazar…

ÇALIŞMAYA TUTKUNLUK

Günümüzde sıkça kullandığımız “İşkolik” sözcüğü, Amerikalı psikolog Wayne Edward Oates (1917-1999) tarafından ortaya atılmıştır. Oates, 1971 yılında yayınladığı “Bir İşkolikliğin İtirafları (Confessions of a Workaholics)” isimli kitabında, işe ve çalışmaya aşırı tutkunluğu tanımlamak için “Alkolik” sözcüğünü türeterek, “İşkolik” sözcüğünü kullanmıştır.

Bugün “İşkolik” dediğimizde, iş yerinde uzun mesai yapan, çok fazla çalışan ve her an işi düşünen insanlar aklımıza gelmektedir. Gerçekten de iş hayatında, özel yaşamını ikinci plana atıp, uzun ve yorucu çalışma saatleri ile ara vermeksizin çalışarak, günlerini geçiren insanları böyle tanımlıyoruz.

“Alkolik” sözcüğünün “İşkolik” sözcüğü üzerindeki algısı ile, böyle çalışan insanların işe ve iş yerine aşırı bağımlı olmalarının, çok da olumlu bir şey olmadığı düşünülmektedir. Böyle çalışan insanların, sosyal ilişkilerinin zayıf olduğu, sağlıklarını dikkate almadıkları ve hayata dair tüm ilişkilerinin olumsuz seyrettiği kanısı yaygındır.

İşkoliklerin işe ve işyerine aşırı bağımlı oldukları ve bizzat kendilerine, hatta çevresindekilere zararlı davranışlar sergileme tehlikelerinin olduğu düşünülmektedir.

Bu kavram yönetim bilimciler tarafından detaylıca araştırılmıştır. Neden ve sonuçlar konusunda Ernest K. Antorow, B.K. Haas ve M. Machlowitz gibi bilim insanları, işkolikliğin bireylerin işlerini çok sevmelerinden ve işte bulunmaktan dolayı zevk almalarından kaynaklanabileceğini ve sonuçta çalışmaya karşı, uzun süre aşırı bir istek duymaları şeklinde ortaya koymuşlardır. (1)

R. J. Burke ise, yukarıda da ifade etmeye çalıştığım gibi işkolikliği, çalışmak için akıl dışı bir ilgi olarak ifade etmektedir. (2) Böyle bireyler, işlerinden ve çalışmaktan başka hiçbir şeyden haz almamakta, işe karşı aşırı bağlı olduklarından sağlıklarına, mutluluklarına ve sosyal ilişkilerine yeterince önem vermemektedirler.

Bir yanda işin ve iş ortamının sevilmesi, daha fazla gelir elde etmek ya da başarı hedeflerine ulaşma isteği gibi nedenler, diğer yanda ise günümüzde yaşanan istenmeyen yaşam koşullarını değiştirmek, veya bireylerin memnun olmadıkları aile yaşantısından kaçışları gibi nedenlerin sonucunda bireyler işkolik olma durumu ile karşı karşıya kaldıkları da bir gerçektir.

Son yıllarda ise, teknolojinin gelişmesi, internet ve bilgisayar odaklı işlerin, uzaktan erişimle çalışmaların artması ile birlikte, bireyler artık arzu ettikleri zaman ve yerlerde, yani ofis dışında da çalışabilmektedir. Bu gelişmenin olumlu yönlerinin yanında, bireyin işe ayırdığı sürenin sınırlarını belirleyememesi ve sonuçta “İşkolik” olmalarına da neden olmaktadır. Özetle, teknoloji bireyleri çalışma saatlerinin dışında daha fazla çalışmaya itmekte, bireylerin iş ve özel hayatın ayırımını yapamamalarına neden olmaktadır.

“İşkoliklik” bireylerde davranış bozukluğu ve sorun olarak kabul edilmektedir. Hatta, aynı yerde çalışan kişiler arasında bulaşıcı bir hastalık olarak da düşünülmektedir, çünkü aynı departmanda işkolik çalışanların, diğer çalışanlar üzerinde bir baskı unsuru yarattıkları gözlemlenmektedir. Normal mesai saatini tamamlamış bir çalışanın, bir üst amirinin veya yöneticisinin işkolik davranışı karşısında, kendini kötü hissettiği ve onun da bu tempoya ayak uydurarak, geç saatlere kadar çalışmaya devam ettiği çok görülen bir olaydır.

Sosyal yaşamına gereken zamanı ayırmayan, ailesi veya dostları ile yeteri kadar ilgilenmeyen, hatta sağlığını tehdit edecek şekilde çalışan “İşkoliklerin” zaman içinde içlerine kapandıkları, yalnızlaştıkları, psikolojik sorunlar yaşadıkları ve bunun sonucunda ise verimli olmak yerine verimsizleştikleri de gözlemlenmektedir. Yani, yarar yerine, zarar vermeye başladıkları, performanslarının azaldığı, hata ve iş kazalarının arttığı tespit edilmektedir.

İşletmelerde işkolikliğin önlenmesi için, işkolik çalışanlar tespit edilmesi, çalışma saatleri gözden geçirilmesi, iş yeri kurallarının yeniden düzenlenmesi ve sağlıklı çalışma olanaklarının oluşturulması gerekmektedir.

Bu amaçla, işletmelerde kişisel danışmanlık, aile terapisi, işyeri engellemeleri ve buna benzer uygulamalar geliştirildiği görülmektedir.

Buna ek olarak sosyal etkinlikler, işletme içi iletişimi arttıracak faaliyetler, sosyal sorumluluk projeleri, geziler veya moral-motivasyon toplantıları yapılmaktadır.

Kaynakça

(1) Burke, R. J. (2000). Workaholism in Organizations: Concepts, Results and Future Research Directions, International Journal of Management Reviews, 2(1): 351-355.
(2) Burke, R. J. (2001). Workaholism in Organizations: The Role Of Organizational Values, Personnel Review, 30(6):637-645.

İyi Pazarlar…

2019/303

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir