Pazar… Pazar…
Bayramı bayram gibi yaşamalıyız!
Tanıdık, tanımadık önemli değil, insanların bayramlarını kutlamalıyız. Dil, din, mezhep, milliyet, etnik köken, renk, cinsiyet önemli değil, bu yer küreyi herkesle paylaşıyoruz. Bizden sonrakilere bayramları ve gelenekleri aktarmalıyız. Yalnız dini değil, ulusal bayramların da anlamını, nedenini, neden kutlandığını çocuklarımıza anlatmalıyız. Bugün çocukların çoğu, el öpmeyi bile bilmiyor… Bunda hepimizin ihmali yok mu? Bayramlarda büyüklerimizi ziyaret edip, ellerinden öpmek yerine, tatili fırsat bilip, bir yerlere kaçtığımızı gören çocuklarımızı suçlayabilir miyiz? Kültür aktarımı yapmazsak, bizden giderek uzaklaşan ve farklılaşan bir nesil yetişiyor olacak.
Bugün kullandığımız en son teknoloji ürünleri geliştiren mühendislerden başlamak üzere, geriye doğru, tıpta önemli buluşlar yapan bilim adamlarından, ufkumuzu açan sanatçılardan, gelişmemizi sağlayan fikir liderlerinden ve filozoflardan, Paleolitik çağda, yani günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce ilk kez ham taşı yontan insana kadar, hepsinin üzerimizde emeği var. Onların emeği, gayreti ve kültür aktarımı sayesinde bugün bu olanaklara sahibiz.
Kültür aktarımı sayesinde, insanlar atalarından öğrendikleriyle, toplulukları bir arada tutabiliyor, onları yönetebiliyor ve güvenlerini sağlayabiliyorlar. İnsanlar ortaçağ ve öncesinde beslenme, barınma ve korunma gereksinimlerini kendileri sağlamak zorundaydılar. İnsan toplulukları millet ve devlet olmaya dönüşünce, bireyler bu tür gereksinimlerini daha kolay sağlamaya başladılar. Tüm ihtiyaçlarını kendine meslek edinmiş ve konularında uzmanlaşmış kişi ya da kuruluşlardan sağlayarak, sadece kendi sanatına veya becerisine yoğunlaşan insanoğlu, sürekli kendini geliştirdi.
Kültür aktarımı sayesinde, insanoğlunun ömrü uzadı; yüzyıllar önce çok genç yaşta hastalıklardan kaynaklanan ölümler yüzünden çok kısa olan yaşam, bugün çok daha uzun ve sağlıklı. Kültürlerini ve öğrendiklerini kendinden sonra gelenlere aktarma olanağı olmayan, yeryüzündeki birçok canlı, ya tükendi, ya da nesli tükenmek üzere. Evde baktığımız sevimli hayvan dostlarımızın dışında, doğada yaşayan diğer canlıların ömürleri uzamadı ve hep aynı süre yaşıyorlar. Yine de insanlığı tehdit eden bazı hastalıklar var; ama Veba, Verem, Kolera veya Çiçek hastalığı nedeniyle bir zamanlar gerçekleşen toplu ölümler artık olmamaktadır.
Kültür aktarımı sayesinde, insanoğlu spor, müzik, sanat ve edebiyat yaptı; bilimde ilerledi; uzayı ve dünyamızın içinde bulunduğu evreni keşfetti.
Amerikalı psikolog A.H.Maslow, 1943 yılında ortaya attığı “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi”nde insanların fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarından sonra, ait olma-sevgi-sevecenlik, saygınlık ve kendini gerçekleştirme gereksinimlerinin de olduğundan söz etmiştir. Yani temel ihtiyaçları karşılansa bile, insanların başka gereksinimleri de vardır ve bunlar insanı mutlu eden, geleceğe ümitle bakmasını sağlayan unsurlardır.
Aslımızı, özümüzü kaybetmeden, geleneklerimizi, göreneklerimizi, adetlerimizi ve bizi biz yapan her türlü kültürel varlıklarımızı bizden sonraki nesillere aktararak, bu cennet topraklarda sonsuza dek, birlikte, huzur içinde ve sürekli gelişerek yaşamayı diliyorum.
İyi Pazarlar
2014/38