Pazar… Pazar…
Çocuklar ve gençlerimizin mezuniyetleri ve başarılarıyla ilgili görüntüleri hepimizi mutlu etti.
Öncelikle mezun olan gençlere tüm kalbimle başarılar diliyorum. Liselerden mezun olanlara üniversitede, üniversitelerden mezun olanlara ise kariyer yolları hep açık olsun.
Her zaman ifade etmiş olduğum bir sözü yinelemek isterim; “Okul bir amaç değil, bir araçtır”. O nedenle okul sürecini çok çok iyi kullanmanızı, kendinizi bilgi ile donatmanızı ve bakış açınızı genişletmenizi öneririm. Her zaman doğru soruları sormayı ve cevapları kullanmayı öğreniniz. Üniversiteye düzgün devam ettiğiniz sürece zaten mezun olursunuz. Ancak, artık sadece üniversite mezunu olmak ve yüksek lisans yapmak, iyi bir iş yerine girmek veya başarılı bir iş hayayatına sahip olmak için yeterli değildir. Üniversite süresince mutlaka yapılması gereken başka şeyler vardır. Bunların başında, üniversitedeki sosyal faaliyetlere, kulüplere katılmak ve etkin görevler almak gelmektedir. Bence üniversite yaşamı bir gencin, hayattaki en güzel dönemidir, çünkü gerçek hayata atılmadan önceki son düzlüktür. Sonrası malum, hayatın inişli ve çıkışlı yolları, bu yolları aşarken yakalanacağınız fırtına veya arkanıza alacağınız rüzgârlar sizi beklemektedir. Bu nedenle bu dönemi sadece üniversitedeki dersler ve projelerle değil, eksiklerinizi tamamlayacak bir süre olarak da düşünmenizi öneririm. İş hayatında sizlerden beklenen çok daha farklı özellikler ve yetkinlikler olacaktır. Bunların başında kuşkusuz akıcı bir yabancı dil (Tercihan İngilizce) gelmektedir. Dört yıl su gibi akıp geçiyor; üniversitenin son sınıfına gelip, bana kariyer için danıştıklarında ilk sorum: “Yabancı dil biliyor musun?” oluyor. O ana kadar bunun önemini fark edip, bir yabancı dili öğrenmeyen veya birini biliyorsa ikincisini öğrenmek için hiçbir çaba harcamayan öğrencilerin ne yazık ki iş hayatında başarılı olmaları veya ileride iyi birer kariyer yapmaları zordur. Global rekabetin olduğu iş dünyasında “Derdini anlatacak kadar” ya da “Temel seviyede” yabancı dil bilmek, işletmelere göre yabancı dil bilmemek anlamına gelmektedir. Kuşkusuz yabancı dil tek istenen şey değildir. Türkçe’mizi de çok düzgün konuşmak ve yazmak gerekmektedir. Son yıllarda Türkçe yazılan yazı veya raporları okuyunca şaşırıp kalıyorum. (Dahi anlamında kullanılan “de”leri veya “da”ları ayrı yazamayanlardan tutun, “ki” ekini yanlış kullanana kadar, ne hatalar görmekteyiz…) Yabancı dil ve iyi Türkçe’nin yanında farklı yetkinlikler de aranmaktadır. Burada talep edilen veya tercih edilmekte ön plana çıkacak özellikleri yazmam uzun olacak, belki onu başka bir pazar yazımda kaleme alabilirim.
Ancak bir konuya daha dikkat çekmek isterim. Akademik dünyada üniversitede öğrenim gören gençler için söylenmiş çok anlamlı bir söz vardır: “Toplam öğrencilerin %20’si en akıllı olanlar ve kendilerini en iyi yetiştirenlerdir. Onlar her zaman kendilerini kurtarırlar ve ilerideki bilim adamları, yöneticiler ve liderler onların arasından çıkacaktır.” Ben de derslerime devam eden öğrencilerimin içinde söz konusu %20’yi hemen fark ediyorum… Bu öğrencilerin içinden ileride çok başarılı yöneticilerin, girişimcilerin veya liderlerin çıkacağını ifade etmek yanlış olmaz.
Son 15 gündür İstanbul Erkek Lisesi’nden mezun olan öğrencilerin kendilerine baskı uygulayan yöneticilerine karşı tepki göstermek için başlattıkları eyleme Galatasaray Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Bornova Anadolu Lisesi, Vefa Lisesi ve Kadıköy Anadolu Lisesi gibi köklü liselerdeki öğrenciler de katıldı. Ardından yurdun bir çok köşesindeki liselerden destek geldi ve yazılan haberlere göre eylemler yüzlerce liseye yayıldı.
Liselerde yapılan baskı ve engellemeler mercek altına alınmalıdır. Bu öğrencilerin eylemleri iyi okunmalıdır. Bu okulların “Proje Okul” haline getirilmesi, yıllardır süre gelen şenliklerin veya “fest”lerin iptal edilmesi, kılık ve kıyafete karışılması, dayatmaların yapılması doğru değildir. Böyle uygulamalar çok daha vahim eylemlere dönüşebilir. 1977 yılında Türkiye’de anarşinin ilk sıçradığı Vefa Lisesi’nde okudum ve aynı yıl mezun oldum. 1977 yılından 1980 askeri darbesine kadar üniversitelerde yaşadıklarımızı bizim kuşaktakiler çok iyi bilirler. 1980’den sonra da askeri rejimin uyguladığı baskı yüzünden üniversiteleri terk eden akademisyen ve öğrencilerin sayısı hiç de küçümsenecek boyutta değildir.
15 günden beri liselerde eylem yapan ve bildiri yayınlayan öğrenciler sayısal olarak tüm lise öğrencilerinin içinde azınlık olabilirler. Ancak bu liselere girmek için giriş sınavlarında en yüksek puanları alan öğrenciler oldukları ve çok yakında Türkiye’nin en iyi üniversitelerine dağılacakları unutulmamalıdır. Özetle şunu ifade etmek isterim ki, üniversitelerde %20’nin içine girecek öğrencilerin arasında bu öğrenciler olacaktır. Bunu şimdiden görmekteyiz.
Bu arada tüm babaların ve baba yüreğine sahip tüm erkeklerin Babalar Günlerini kutlarım…
İyi Pazarlar
2016/127