Pazar… Pazar…
Benim ilkokula gittiğim dönemde cumartesi günleri de yarım gün okula giderdik. Ben mezun olduktan sonra kaldırıldı.
1972 yılında ilkokulu bitirdiğimde, her özel okulun kendi uyguladığı bir sınav vardı. Sonradan bu sistem de kaldırıldı, 45 yıl sonra tekrar eski sınav sistemine geri dönüleceği söyleniyor…
70’li yıllarda, sınavlarda “Adam kayırma” veya “Torpil” gibi kavramlar pek bilinmiyordu. Mutlaka o dönemde de olmuştur, ama en azından şimdiki gibi ayyuka çıkmış değildi. Oysa günümüzde 7 yaşındaki çocuklar bile, kimin veya kimlerin kayrıldığını çok iyi biliyorlar. O yüzden kimsenin bu sınavlara güvenmediğini söylesek, sanırım yanlış olmaz. Zaten yıllarca gazetelerde ve internette yazıldığı gibi, çalınan sorulardan, soru kitapçıklarından, kendi adamlarını sınavlarda geçiren kanun dışı faaliyet gösterenlerden dolayı bunları biliyoruz.
70’li yıllardan, bu güne kadar eğitim sistemimiz, okullara giriş sınavları, müfredat, kitaplar, not sistemi, sınıf geçme kuralları, kılık kıyafet, öğretmen atamaları, dershanecilik uygulamaları, okul harçları, sadece ilk öğretimde değil, doktora programlarına kadar, tüm akademik yapı, sürekli olarak değiştirilmiştir.
1970’li yıllardan günümüze kadar, aynı sistemde başlayıp, aynı sistemde mezun olan sanıyorum hiç kimse yoktur. Mutlaka bir değişiklik yaşanmıştır.
Bugün ise TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavlarının kaldırılmasını konuşuyoruz. TEOG sınavlarına hazırlanan milyonlarca öğrencinin yaşayacakları şaşkınlık, odaklanma kaybı ve benzer etkenlerle performanslarının düşmesi, daha da ötesi yerine nasıl bir uygulamanın getirileceği konusundaki belirsizlik kafaları karıştırmıştır.
Eğitim sistemimizin, her açıdan yetersiz olduğunu kabul etmek lazım. Sanıyorum kimse aksini iddia edemez. Ancak bir sistemde eksiklik veya yanlışlık varsa, her 2-3 yılda bir, sistemi toptan değiştirmek doğru bir uygulama değildir. Yeni getirilecek sistemin doğru ve eksiksik olacağının garantisi var mıdır? Bir önceki uygulama da aynı iddialarla getirilmemiş midir?
Değiştirmek mi? Geliştirmek mi?
Bir sistemin oturtması için takip edilmesi, eksikliklerin tespit edilmesi ve iyileştirilecek alanların belirlenip, geliştirilmesi gerekmektedir.
Günümüz şartları, değişen toplum ve insan yapısı, dünya ile eğitim anlamında rekabet koşulları, bilişimin ve teknolojinin hayatımıza entegre olması, bilgi çağının dinamikleri gereği, eğitim sistemini aynı şekilde sürdürmeyi imkansız hale getirdiğini kabul ediyoruz. Ama bu durum, sistemin toptan kaldırılmasını değil, geliştirilmesini gerektirmektedir.
Her değişiklikten sonra, aynı süreçlerin yaşanacağı bilinmektedir. Yani her değişikliğin adaptasyon süreci, hataların fark edilerek düzeltilmesi, eksikliklerin giderilmesi, geliştirilecek alanları tespiti yıllar almaktadır. Bu süre içinde mevcut sistem geliştirilir ve günün koşullarına uygun hale getirilir. Geliştirme ve iyileştirme süreci; araştırma, inceleme, karşılaştırma, iyi örneklerden alıntılar yapma, ülke kültür ve yapısına adaptasyonu, sosyo-ekonomik koşulların incelenmesini gerektirir. Bu süreç ise, sadece eğitimcilerin değil, öğretim üyeleri, psikologlar, sosyologlar, toplum bilimciler, stratejistler, ekonomistler, iktisatçılar ve benzer meslek gruplardan oluşturulacak çalıştaylarla belki de birkaç yıl sürer.
Kafalarımıza en çok takılan soru: “Bir anda kaldırılan ve önümüzdeki haziran ayına kadar hazır olacak, yeni sınav sistemi nasıl hazır olacak?”
Bence, bu sorunun henüz cevabı yok ve şimdi harıl harıl yeni bir sistemin hazırlanmakta olduğunu tahmin ediyorum.
Peki, bu kadar kısa sürede hazırlanacak olan ve ülkemizin gelecek 50 yılının kaderini belirleyecek olan çocuklarımızı yetiştirmek üzere, okullara yerleştirilecek sınavların eksiksiz ve kusursuz olacağını söyleyebilir misiniz? Bir çoğumuz yeni getirilecek sistemin de 3-5 yıl içinde değiştirileceğini tahmin etmektedir.
Bu değişiklikten kimler etkilenecek? Yalnız, sınava giren çocuklar değil, bilim, sanat, kültür, ekonomi, sosyal, tıp, enerji, spor ve daha yüzlerce alanda ülkemizin dünya ligindeki yeri etkilenecektir…
Bu haftaki yazımı öğretim görevlisi olmaktan gurur duyduğum, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin bu yıl yapılan bina yenileme çalışmaları sırasında ana giriş kapısına asılan anayasa ile bitiriyorum. Ekteki fotoğrafı bulunan anayasanın her sözcüğüne yürekten katılıyor ve aynı şekilde sürdürülmesini diliyorum!
İyi Pazarlar…
2017/193