Pazar…Pazar…
BİR KAHRAMANIN ADINI ANMAMAK ONU UNUTTURUR MU?
Her ülkenin kendi tarihinde kahramanları vardır. Ülkeler bu kahramanlarına sahip çıkarlar ve onların anılarını yaşatmaya çalışırlar. Geleceği daha iyi planlamak için, geçmişlerinden, tarihlerinden ve kahramanlarının başarılarından dersler çıkartırlar. Geçmişte yaşadıkları sıkıntıları tekrar yaşamak istemezler… İşte, bunun için “Tarih, ders almayanlar için tekerrürden ibarettir” denmiştir.
Türkiye’mizin tarihinde sayısız kahramanlar vardır. Hepsine saygımız sonsuzdur ve hepsinin bugünkü egemenliğimizde ve bağımsızlığımızda katkıları vardır. 1071 yılında Anadolu’ya girişimizde Malazgirt Savaşını kazanan Alparslan’dan başlayıp, o tarihten günümüze kadar yapılan tüm savaşlarda toprağa düşerek şehit olan isimsiz erlere, en büyüğünden en küçük nefere kadar, hepsi kahramanlarımızdır. İster savaşlarda galip gelmiş olalım, ister kaybetmiş olalım, bu vatan için kan dökmüş, silah tutmuş, maddi ve manevi destek vermiş veya cephaneye mermi taşımış, kadın veya erkek, hepsi kahramanlarımızdır.
Ancak bu kahramanların içinde öyle biri vardır ki, o sadece savaşmakla kalmamış, yok olmuş bir milleti tekrar diriltmiş, işgal edilen toprakları düşmanlardan temizleyerek, sonsuzluğa kadar sürecek sınırlarımızı çizmiş, cahil kalmış milleti eğitim seferberliği ile aydınlatmaya çalışmış, ekonomik olduğu kadar, sosyal hayat için de devrimler yapmış ve Avrupa’nın Hasta Adamından, genç ve enerjik bir Cumhuriyet kurmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemiz için yaptıklarını ve başardıklarını saymaya bu kısacık yazı asla yetmez!
Bir düşünün, Kurtuluş Savaşı sonrası, 1923-1938 yılları arasında, sadece 15 yılda, Genç Türkiye Cumhuriyeti onca yokluğa, yoksulluğa, iç ve dış düşmanlara rağmen neler başardı?
Bugün dinimizi özgürce yaşayabiliyorsak, ya da bayramlarda ve cuma günleri minberlerden hurbelerde cemaate öğütler verebiliyorsak, onun ve silah arkadaşlarının sayesindedir. O halde, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyor ve bunu hutbelerde anıyorsak, onun ve silah arkadaşlarını da anmak, bir vefa borcudur. Bu arada, “Keşke Yunan kazansaydı da, dinimizi özgürce yaşasaydık…” diyenlere, zamanında Batı Trakya’dan, Bulgaristan’dan göç edip ülkemize gelen soydaşlarımıza, dinlerini oralarda ne kadar yaşayabildiklerini sormalarını öneririm… Mezar taşlarında bile isimleri değiştirilen soydaşlarımızın yakınlarına sorsunlar…
Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemiz için başardıklarını her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilir ve kabul eder. Bilmeyen ve kabul etmeyenler bile, kendi içlerinde bunları kabul ederler, ancak belirli menfaatler uğruna, onun ismini anmazlar. Hatta bazıları ise, menfaatleri zarar görmesin diye onun aleyhine yazar, çizer ve konuşurlar. Bazıları ise onu unutturmaya çalışırlar. Bunu neden yaptıklarını o kadar iyi biliyoruz ki! Burada bu nedenleri saymaya gerek yok, arif olana tarif gerekmez demişler…
Unutulmamalıdır ki, tarihsel gerçekleri bilmeden, geçmişte yaşanmış olayları tam olarak anlamadan ve irdelemeden, alınan kararları karalayan, kahramanlarımızı yok sayan, “Kurtuluş Savaşı olmamıştır” savsatasını yayan hiç kimse başarılı olamayacaktır. “Geçmişini inkâr edenin, geleceği de olmaz” diye bir söz vardır…
Onun adını unutturmak yerine, onu minnetle ve rahmetle anmak, insanı yüceltir…
Onun mücadelesini devam ettirmek, insana güç verir…
Onun devrimlerini sürdürmek, kalkınmak ve muasır medeniyetler seviyesine gelmektir…
Onun başarılarını genç nesile öğretmek, geleceğe güvenle bakmaktır…
Onun vizyonunu anlamak, yurtta barış ve dünyada barış demektir…
Onun işaret ettiği yolda ilerlemek, bu coğrafyada örnek alınan ülke olmaktır…
Onun ekonomik girişimlerini sürdürmek, dünyada kalkınmış ülkeler arasına girmek ve söz sahibi olmak demektir…
Sizi bilmiyorum ama, bazen “Ah… Keşke bir 15 yıl daha yaşasaydın…” diye düşünmeden edemiyorum…
Onu unutturmak ve karalamak yerine, onun yaptıklarını içselleştiren ve çağımızın şartlarına göre üzerine bir şeyler koymaya çalışan, hangi görevde olursa olsun, her yöneticiyi desteklemeye gönülden hazırız…
Biz, Türk Milleti olarak, hoşgörü sahibi, affedici, kin tutmayan bir özelliğe sahibiz; kim ki yanlıştan döner, ona destek veririz… Bizi yok etmeye gelmiş düşman askerlerini bile Gelibolu’da hayatını kaybettikten sonra, bağrımıza basmış, evlatlarımızla aynı yere koymuş bir önderin izinden gidiyoruz…
Not: Ekteki fotoğraf Ardahan’da dağın eteğine yansıyan Atatürk silüetidir.
İyi Pazarlar…
2019/294