Pazar…Pazar… 2019/295

Pazar…Pazar…

BİR ÖMÜR NASIL YAŞANIR?

Son yıllarımız öylesine sürekli kavga ve gürültü ile geçiyor ki, bazen hayattan çok sıkıldığımız, hayata dair enerjimizin azaldığı, hatta ümitlerimizin suya düştüğü anlar yaşıyoruz.

Sizi bilmem, ama bazen sosyal medyaya bakmak veya internetten haberleri takip etmek bile istemiyorum. Bazı paylaşılan öyle olumsuz haberler veya fotoğraflar var ki, içimiz kararıyor.

Kalkınmış ülkeler nelerle uğraşırken, bizde konu edilen o kadar saçma ve geri kafalı işler var ki, “Bazı ülkeler uçmuş gidiyor, biz ise bırakın yerimizde saymayı, hızla geriliyoruz” diye düşünmeden edemiyorum.

Bu bizim bulunduğumuz coğrafyanın kaderi tabii… Kalkınmış ülkelerde de zaman zaman saçma sapan şeyler oluyor tabii, ama bizdeki kadar sıklıkla olduğunu tahmin etmiyorum. Kuşkusuz kadın cinayetleri, çocuk gelinler, cinsel tacize uğrayan çocuklar veya yeşilin yok edilmesine karşı toplum olarak bir olup, ses vermek, hatta bunlara karşı eyleme geçmemiz gerekiyor, ama diğer taraftan da tüm bu olumsuzluklarla mücadele ederken, yitirdiğimiz zaman ve moralimizi de düşünmeden edemiyorum. Bu bizim üretkenliğimizi, verimliliğimizi hatta geleceğe yönelik planlarımızı bile etkilemektedir. Oysa, ömrümüz geçiyor ve aylar, yıllar birbirini kovalıyor… Bir bakacağız ki, ömrümüzün son çeyreğine gelmişiz. Geriye dönüp baktığımızda, “Biz bu hayattan ne aldık acaba?” diye düşüneceğiz. Birazcık hayatı da yaşamak, mutlu olmak, biraz keyifli anlar geçirmemiz mümkün değil mi?

Bu karmaşık düşünceler kafamda uçuşur ve bu aralar sadece işimle ilgili kitap ve yayınları okurken, karşıma Prof. Dr. İlber Ortaylı Hocanın hayatta doğru seçimler için önerilerini kaleme aldığı “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” isimli kitabı çıktı. Söyleşi tarzında Yenal Bilgici tarafından yazılmış bu kitabı, daha elime aldığım ilk andan itibaren bırakamadım. Bu eseri, neredeyse her satırında insana enerji veren, inanılmaz değerli önerilerin olduğu bir kaynak olarak tanımlayabilirim.

Sevgili İlber Hocanın tüm önerilerini gerçekleştirmek, belki zaman ve maddi imkânlar açısından henüz yeterli olmayabilir, ama burnumuzun ucunda olan, hatta önünden geçip gittiğimiz yerler veya ayağımıza kadar gelen fırsatların bazılarını değerlendirebiliriz. Hatta günümüz teknolojisi ve internet sayesinde bazı önerilerini oturduğumuz yerden izleme, dinleme veya gerçekleştirme şansımız vardır. Bazı önerilerini de insan kendine hedef olarak koyup, ileride mutlaka yapmalı diye düşünüyorum. Örneğin, İlber Hocanın muhakkak görmeyi tavsiye ettiği dünya müzelerinin hepsini görmek biraz zor olabilir, ama yurt dışına çıkanlar özellikle Avrupa’dakileri ziyaret edebilirler. Tabii 135. sayfada “Bir Şehir Nasıl Gezilir?” başlıklı yedi öneri, bence herkesin dikkate alması gereken bir liste… Bunu Türkiye içinde bile başka şehirlere gittiğimizde uygulayabiliriz.

İlber Hocanın tavsiye ettiği 26 yabancı filmi, internetten indirip izlemek mümkün. Bu listeden sadece 5 tanesini izlemiş olmam da, benim kendi ayıbım. İlk fırsatta kalanları izleyeceğim… Bu filmlerin insanlara inanılmaz mesajlar, bilgi, fikir ve ilham verdiklerini, kültürel açıdan zenginleştireceğini yazmama sanıyorum gerek yoktur.

İlber Hocanın önerdiği 32 klasik müzik albümü, belki müzik zevkinize hitap etmeyebilir, bazıları gerçekten fazla klasik müzik dinlemeyenler için ağır olabilir. Ama “Guiseppe Verdi Collection”, “Schubert The Piano Sonatas”, “Brahms Hungarian Dances”, “Tchaikovsky Swan Lake” ve “Chopin Piano Works” gibi albümler, herkesin hoşlanabileceği tarzda klasik eserlerdir.

Yine İlber Hocanın tavsiye ettiği 25 kitabın bence hepsi okunmalı. Bazılarının baskıları yok, ama Sahaflar Çarşısından bulunabilir veya internetten indirilebilir. Bu kitapların arasında Yaşar Kemal’in “İnce Memed”, Şevket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” ve Halil İnalcık’ın “Osmanlı İmparatorluğu” isimli eserlerin olması listeye ayrı bir değer katmış…

Son olarak kitapta önerilen Türkiye’de görülmesi gereken 20 tarihi eserin, 10 tanesinin İstanbul’da bulunduğunu belirtmek isterim, diğerleri ise ülkemizin çeşitli yerlerinde bulunmaktadır.

Kitap kesinlikle sadece bu listelerden ibaret değil, içinde öylesine değerli bölümler var ki, neredeyse bir hayat felsefesini sunuyor. Çok daha fazla da yazmak istemiyorum aslında, bence bu kitabı mutlaka edinip, okumalısınız diye düşünüyorum.

Bu keyifli kitapla ilgili gördüğüm ve yaşadığım iki güzel anı ile bugünkü yazımı tamamlamak istiyorum. Yeğenim Zeynep, kitabı okumuş ve çok beğendiği için bir tane daha alıp, ortada hiçbir özel kutlama veya doğum günü vesaire yokken, hediye paketi yaptırıp, oğlum Eren’e gönderdi… Şimdi evde bu kitaptan 2 tane var ? Bence bu gençlerin birbirine önerileri açısından harika bir gelişme…

Dün de Adana’da eğitim sonrası İstanbul’a dönmek üzere uçağa binmeden önce, eğitim alan şirket yetkilileri ile yemek yedik. Konu bu kitaptan açıldı, onların da bu kitabı okuduklarını ve çok etkilendiklerini söylediklerinde, kitap okuma ve kültürün yayılması konusunda, ümitlerimin yeşerdiğini hissettim…

Eh… Yaz tatili sona erdi, okullar açılıyor. Biz de artık sezonu açabiliriz diye düşünüyorum. Yarın sabah “Pazartesi Sendromunu Atlatma Müziği” paylaşımımda tekrar buluşmak dileği ile…

İyi Pazarlar ?

2019/295

Pazar…Pazar… 2019/295” te bir düşünce

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir