Pazar…Pazar…
ISTAKOZ SENDROMU
Istakozlar (Nephropidae) denizlerin tabanındaki yarıklarda veya oyuklarda yaşayan canlılardır. Sert kabuğunun içinde yaşayan yumuşak hayvanlardır. Istakozların boyları 30-35 cm kadar büyüyebilir ve ağırlıkları 4-5 Kg.’a ulaşabilir. Istakozlar büyüdükçe, kabuklarının içine sığmamaya ve sıkıntı yaşamaya başlarlar. Bu durum ıstakozlara acı vermektedir ve dayanılmaz bir hale gelir. Bu aşamada ıstakozlar, doğadaki en büyük düşmanları olan Ahtapotlara görünmeden, kayaların altında küçülen kabuklarını terk edip, kendilerine yeni bir kabuk yaparak, yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar.
Istakozların bu evrimi, günümüzde artan siparişler ve müşteri talepleri ile büyüyen, ancak mevcut üretim hatları ve dar tesislerde üretim yapmaya devam eden ve bundan dolayı bir takım sıkıntılar yaşayan işletmelere örnek olmalıdır.
Zira mal veya hizmet üretimi için daha geniş olanaklarla, üretim ve servis kalitesini artırmak varken, kısıtlı şartlarda eksik veya hatalı üretim yaparak, gerek iç müşteri, gerekse dış müşterileri memnun edemeyen işletmelerin, müşteri kayıpları yaşamaları, pazar payı kaybetmeleri ve uzun vadede pazarda rekabet edemeyecek olmaları söz konusu olabilir.
İşletmelerin büyüme hızlarına paralel olarak, faaliyet gösterilen ve üretim yapılan tesislerinin, depolarının veya diğer destek faaliyetleri için gerekli alanlarının yetersiz olması, üretim ve hizmetlerinin aksamasına neden olmasının yanı sıra, aynı zamanda teknolojik ve sistemsel olarak da yenilenmemeleri, hem maliyetlerin artmasına, hem zaman kayıpların oluşmasına neden olabilir.
Bu durum aynı ıstakozların yaşadıkları sıkıntılı duruma benzetilebilir. Bu nedenle, mevcut olanaklarla, müşterilerine artık beklenen hizmetleri veremeyen, müşteri kaybeden, çalışanların mevcut kaynakları verimli kullanamadıkları için sürekli çatışma yaşayan işletmelerin, “Istakoz Sendromu” yaşadıklarını ifade edebiliriz.
Kuşkusuz, bu durum yeni tesis veya bir teknoloji yatırımı gerektirir, ancak bütçe olduğu halde, yatırımı yapmamak veya yönetim kurulunun gerektiğinde sermaye artırımı yapmaması, işletmeleri orta ve uzun vadede sıkıntıya düşürebilir. Kısa vadede fark edilmeyen bazı sorunlar büyüyebilir, sonuçta işletmenin yok olmasna kadar giden bir süreci tetikleyebilir.
Depolama, paketleme, lojistik ve servis hizmetleri gibi bazı faaliyetlerde dış kaynak kullanımı (Outsourcing) mümkün olabilir, ancak eğer hali hazırda üretim yapan bir tesis ve makine parkuru varsa, bunun da günün ve rekabetin şartlarına uygun hale getirilmesi kaçınılmazdır. Zaten dış kaynak kullanımı yöntemi ile üretimi de başka üreticilerde yapan işletmelerin de, bilişim teknolojilerinde (Malzeme İhtiyaç Planlaması veya Kurumsal Kaynak Planlaması gibi yazılım programlarını) yenilemelerine gereksinim vardır.
Bina, fabrika ve teknolojik olarak yatırımlarını genişleten işletmelerin, henüz kabuklarını kırdıkları ve yenilendikleri düşünülmemelidir. Zira tüm bu unsurların verimli ve optimal olarak çalışması için, yeterli bilgi ve deneyime sahip insan kaynağına da ihtiyaç olacaktır.
Bu nedenle işletmeler eğer tam anlamıyla yenilenmeleri ve rekabet güçlerini artırmaları söz konusu olacak ise, çalışanlarını da belirli aralıklarla yeterliliklerini ölçmeli, gelişim alanlarını belirlemeleri ve uygun stratejilerle onlara da yatırım yapmaları gerekmektedir. Bu gelişim süreci sadece beyaz yakalıları kapsamamalı, mavi, gri veya pembe yakalıların yanı sıra, altın yakalılara da uygun eğitim, danışmanlık, koçluk ve mentorluk yaklaşımları sergilenmelidir. Bu yatırım, aynı zamanda işletmeye, kaliteli yeteneklerin daha kolay katılmasını sağlayacaktır.
İyi Pazarlar…