Pazar… Pazar…
Güneydoğu illerimizde yaşanan terör ve şehit haberleri içimizi acıtmaya devam ederken, aklımıza bazı sorular takılıyor…
Öncelikle geçen haftaki yazımda yer alan aşağıdaki paragrafı hatırlatarak devam etmek istiyorum:
“Ülkemizin bulunduğu coğrafya, sadece jeopolitik ve stratejik açıdan değil, dini, kültürel, yeraltı zenginlikleri ve medeniyetler tarihi açılarından tüm dünyanın yakından ilgilendiği bir konumdadır. Tüm bu özellikler olmasaydı, ülkemizde yaşadığımız terör olayları, hatta komşu ülkelerdeki karışıklıklar ve hepimize malum olan ülkelerin müdahaleleri söz konusu olmazdı. Bu ilginin nedeni sadece yeraltı kaynaklarının kullanımı, bu bölgede kurulacak yeni yerleşim bölgelerinin inşası ve yeni pazar oluşturmak gibi ekonomik nedenler de değildir, işin içinde gelecek yüzyıllardaki dünyanın demografik yapısını değiştirecek etkenleri kontrol etmek ve bilmediğimiz başka faktörler de vardır.”
Yoksa malum devletler tarafından orta doğu ülkelerinin sınırları belirlenirken, haritaya cetvel koyup çizilir miydi?
Bunlar yapılırken “Şimdilik, böyle idare edilsin, 45-50 yıl sonra çaresine bakarız” denmiş midir?
1945-1990 yıllarında batı ve doğu bloku arasındaki soğuk savaş devam ederken, bu bölgenin mümkün olduğu kadar karışıklık çıkmadan ve dağılmadan durması gerektiği düşünülmüş müdür?
Zira aynı yıllarda olası bir Nato – Varşova Paktı sıcak savaşında bir de bu bölgeyle uğraşma riski bertaraf edilmesi hesaplanmış mıdır?
Dünyada son yıllarda yaşanan küresel enerji ve ekonomik krizler nedeniyle rezerve olarak tutulan bu bölgeye artık el atma zamanının geldiği konuşulmuş mudur?
Bu bölgenin yeraltı zenginliklerini kullanabilmek için, uydu ya da dış yardıma muhtaç ülkeler kurdurulması veya bölgeler oluşturulması planlanmış mıdır?
Neden insanlık dramı yaşanan dünyanın birçok bölgesine yardım edilmiyor da; belli bölgelere askeri yığınak yapmak veya müdahale etmek için milyarlarca dolar harcanıyor?
Peki, nerelerdir insanlık dramı yaşanmış ve yaşanan bölgeler?
Kıbrıs’ta katliamlar olurken, dünya sessiz kaldı; biz müdahale etmek zorunda kaldık. 1983 yılında bağımsızlığını ilan eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni devlet olarak kaç ülke tanıdı dersiniz? Sadece Türkiye! Pakistan ve Bangladeş, Kuzey Kıbrıs’ı tanıdıktan sonra, ABD ve İngiltere’nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. (1)
Bosna ve Filistin’i yakından biliyoruz; buralarda katliamlar olurken, hiçbir gelişmiş ülkeden herhangi bir yardım veya destek gelmedi. Bosna’ya sonradan BM gücü gönderildi sadece…
Batı Afrika ülkesi Mali’de hükümet yanlısı güçlerle silahlı muhalif gruplar arasında süren iç çatışmalardan kaçan yüzbinlerce kişi komşu ülkelere akın ederken, tüm dünya sadece TV haberlerinde 1 dakikadan az seyretti. (2)
Orta Afrika Cumhuriyeti’nde yaşanan iç karışıklıktan dolayı yaklaşık 1 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kaldığında hiçbir ülke yardım etmedi. (3)
Doğu Afrika’da özellikle Somali hâlâ açlıkla mücadele ediyor. 12 milyona yakın insanın hayatı büyük risk altında. Çocuklar ölüyor, insanlar kitleler halinde göç ediyor. Bölgede açlık alarmı veren 193 ülkenin üye olduğu BM (Birleşmiş Milletler Örgütü), durumu son 60 yılın en büyük felaketi olarak nitelendirdi. Çözüm için 1.6 milyar dolara acil ihtiyaç olduğunu ve Somali’nin iki bölgesinde açlıkla savaştığını duyuran BM, açlığın 1-2 ay içinde bütün ülkeye yayılacağını açıkladı.
BM ayrıca, Kenya, Etiyopya, Cibuti ve Uganda’da da açlık tehlikesinin büyüdüğü uyarısında bulundu. Bu bölgelere kayda değer bir yardım gelmedi… (4)
21,5 milyon nüfusa sahip olan Suriye’den BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden yapılan açıklamaya göre şu ana kadar 7 milyon kişi göç etti ve halen de göç etmeye devam ediyorlar. Bildiğimiz gibi bunun 2 milyonu Türkiye’ye sığındı. Yine dünya ülkelerinden önemli bir yardım ve destek yok. Gelişmiş ülkelerin göstermelik olarak kabul ettikleri Suriye’li göçmen sayılarına bir göz atarsak ne demek istediğim daha net anlaşılabilir: Almanya 100.000 kişi, İngiltere 140 kişi (Yanlış okumadınız sadece yüz kırk kişi), Fransa 4.500 kişi, Kanada 1.285 kişi, İsviçre 3.500 kişi, Avusturalya 5.600 kişi… Hepsi bu! (5)
Batıda şu soruyu soruyorlar: “Neden dolar içinde yüzen Arap ülkeleri bu Suriye’li göçmenleri kabul etmez?” ya da “Neden Suriye’liler zengin Arap ülkelerine gitmezler de, halen ekonomik krizle boğuşan Hristiyan batı ülkelerine göç etmeye çalışırlar?”
Kısmen cevap verebiliyoruz: “Komşu ülkelerden Lübnan 1.200.000 kişi, Ürdün 630.000 kişi, Irak 250.000 kişi ve Mısır da 134.000 Suriye’li göçmeni kabul etti.”
Peki, Suudi Arabistan, Dubai, Katar ve diğer Birleşik Arap Emirlikleri kaç Suriye’liyi kabul etti dersiniz? Verilen hiçbir sayı yok…
Bizim de şu sorular takılıyor aklımıza:
Bütün bu insanlık dramlarına sessiz kalan veya gereken yardımı yapmayan gelişmiş ülkeler, neden bu bölgedeki teröristlere silah yardımı yapıyor?
Neden para yardımı yapıyor ve neden askeri eğitim veriyorlar?
Neden illegal yollarla para kazanmalarına göz yumuyorlar?
Aslında cevapları biliyoruz…
Bu bölgenin dünyanın diğer bölgelerinde olmayan zengin yeraltı kaynakları var.
Diğer bölgelere yapılan harcamaların geri dönüşü yok; bu bölgenin ise fazlasıyla var…
Onun için açlık, kıtlık çeken ülkelere göstermelik yardımlar, potansiyel bölgelere yağsın silahlar, paralar. Sonunda zaten ele geçecek ve her şey onların olacak diye düşündüklerini tahmin etmek zor olmasa gerek…
Kaynakça
(1) https://tr.wikipedia.org/…/Kuzey_K%C4%B1br%C4%B1s_T%C3%BCrk…
(2) http://tr.euronews.com/…/…/03/bati-afrika-da-insanlik-drami/
(3) http://tr.euronews.com/…/orta-afrika-cumhuriyetindeki-ic-s…/
(4) http://www.siyasetdergisi.com.tr/…/AFRIKA’DA-INSANLIK-D…/111
(5) http://www.bbc.com/…/h…/2015/06/150615_suriye_multeci_avrupa
İyi Pazarlar…
2015/87