Pazar…Pazar… 2025/602

Pazar… Pazar…

YENİ LİDERLİK YAKLAŞIMI 1

Geçen haftaki yazımda küçük bir giriş yaptığım, iş dünyasında yeni dönemdeki liderlik özelliklerini daha detaylı aktarabilmem için sizi biraz geçmişe götürmek isterim. Tarih, yay gibidir, ne kadar geriye çekerseniz, o derece oku ileriye daha iyi atarsanız. Yani, geçmişi tam olarak kavramadan, ileriyi tahmin etmek ve etkili strateji yapmak zordur. Bu nedenle iş dünyasındaki liderlikte birçok yeni yaklaşım hayatımıza girmiş olsa da geçmişten günümüze taşınan kavramlar var ve doğal olarak üzerine yeni yaklaşımlar eklenmektedir.

Bu nedenle küçük bir yazı dizisine daha başlamak istiyorum. Bu bölümde, sizi çok geçmişe götürmeden, ama yine de yakın çağda uygulanan klasik liderlik modellerinden örnekler vererek başlamayı düşünüyorum.

Bilindiği gibi, gelişen sanayileşme dönemleri, iş dünyasında yönetim, yöneticilik ve liderlik kavramları üzerinde çeşitli etkiler yaratmış ve insanların yönetim şekilleri, bu değişimden etkilenmiştir.

Sanayi devrimleri, insanlık tarihinin üretim, teknoloji ve toplumsal yapılar açısından köklü dönüşümler yaşadığı dönemlerdir. Birinci Sanayi Devrimi, yaklaşık 1760 yılında başlayıp 1840-1850 yıllarına kadar sürmüştür. Bu dönemde buhar gücüyle çalışan makineler icat edilmiş, tekstil sektöründe büyük atılımlar yaşanmış ve fabrikalaşma süreci başlamıştır. Ayrıca demiryollarının yaygınlaşması, ulaşım ve ticaretin gelişmesini sağlamıştır.

İkinci Sanayi Devrimi, yaklaşık 1870 yılında başlayarak I. Dünya Savaşı’nın hemen öncesine, yani 1914 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemde elektrik enerjisinin sanayide kullanımı yaygınlaşmış, içten yanmalı motorlar geliştirilmiş ve çelik üretimi artmıştır. Seri üretim tekniklerinin yayılmasıyla birlikte üretim hızlanmış, otomotiv ve kimya gibi yeni sanayi dalları ortaya çıkmıştır.

Üçüncü Sanayi Devrimi, yaklaşık 1970’li yıllarda başlamış ve 2000’li yıllara kadar etkisini sürdürmüştür. Bu dönemde dijital teknolojiler ön plana çıkmış, bilgisayarlar üretim süreçlerine entegre edilmiş ve otomasyon yaygınlaşmıştır. İnternetin ortaya çıkmasıyla bilgiye erişim kolaylaşmış, iletişim ve iş yapma biçimleri köklü biçimde değişmiştir.

Son olarak, yaklaşık 2010’lu yılların başında başlamış ve günümüzde hâlâ etkisini sürdüren Dördüncü Sanayi Devrimi de bir dönüşüm sürecidir. Bu devrim, sadece üretim teknolojilerindeki yeniliklerle sınırlı kalmayıp, dijital, fiziksel ve biyolojik sistemlerin birbirine entegre olmasıyla yepyeni bir çağı temsil eder. Bu konuya daha sonraki bölümlerde daha detaylı değineceğim.

Sanayi Devrimleri ile iş dünyasındaki liderlik kavramları arasında bir korelasyon vardır, çünkü sanayinin en önemli kaynaklarından biri olan “İş gücünü” de etkili ve verimli yönetmek kaçınılmaz olmuştur.

Bu nedenle, özellikle Birinci Sanayi devriminden sonra şekillenen iş dünyasında, liderlik kavramı üzerine yapılan araştırmalar giderek derinleşmiş ve bu alanda birçok farklı teori geliştirilmiştir. 1960 yılı öncesine kadar, liderliğe ilişkin geliştirilen yaklaşımlar genellikle liderin kim olduğu, nasıl davrandığı ve hangi durumlarda başarılı olabileceği sorularına yanıt aramıştır. Bu dönem liderlik kuramları hem akademik dünyada hem de işletmelerde yönetsel uygulamaların temelini oluşturmuştur.

Bu yaklaşımları tarihsel gelişim sırasına göre açıklamaya çalıştım:

1. Özellikler Teorisi

Thomas Carlyle ve Edwin Ghiselli 1900’lü yılların başlarında ortaya çıkan özellikler teorisi, liderliğin doğuştan gelen bir yetenek olduğunu savunmuşlardır. Bu yaklaşıma göre, başarılı liderleri sıradan insanlardan ayıran bazı temel özellikler vardır. Zekâ, özgüven, kararlılık, karizma ve sosyal etkileşim becerileri bu özellikler arasında sayılmıştır. Thomas Carlyle’ın “Kahramanlar teorisi” ile temelleri atılan bu görüş, özellikle 1940’lı yıllarda Ralph Stogdill’in literatür taramasıyla eleştiriye uğramıştır. Stogdill, liderlikte sadece bireysel özelliklerin değil, çevresel ve durumsal faktörlerin de önemli olduğunu ortaya koymuştur.

Özellikler teorisi, II. Dünya Savaşı gibi dönemlerde etkili liderlerin bireysel özelliklerine odaklanan yaklaşımlarda kendini göstermiştir. Örneğin, Winston Churchill’in liderliği çoğunlukla kararlılığı, karizması ve cesareti gibi doğuştan gelen özelliklerle açıklanmıştır.

2. Liderlik Tarzları Teorisi

1939 yılında sosyal psikolog Kurt Lewin ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen deneysel çalışmalarda, liderlerin izlediği üç farklı liderlik tarzı tanımlanmıştır: Otokratik (Otoriter), Demokratik ve Liberal (Serbest bırakıcı) liderlik. Otokratik liderler kararları tek başlarına alırken, demokratik liderler ekip üyelerinin katılımını teşvik eder. Liberal liderler ise ekibe büyük ölçüde serbesti tanır.

Bu deneyler sonucunda demokratik liderlik tarzının, özellikle uzun vadede motivasyonu ve grup bağlılığını artırdığı görülmüştür. Bu çalışmalar, liderlik tarzlarının çalışan davranışı ve grup performansı üzerindeki etkisini ilk kez bilimsel olarak ortaya koymuştur.

3. Davranışsal Liderlik Teorileri

1940’lı ve 1950’li yıllarda liderliğe ilişkin bakış açısı önemli bir değişim geçirmiştir. Bu dönemde liderlerin kim olduğundan çok, nasıl davrandıkları mercek altına alınmıştır. Ohio State Üniversitesi ve Michigan Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmalar, lider davranışlarını iki temel boyutta incelemiştir: Görev odaklılık ve İlişki odaklılık.

Ohio State çalışmaları “İnisiyatif yapısı” (görevlerin belirginliği ve planlama) ile “Düşüncelilik” (Çalışanlara yönelik ilgi ve destek) kavramlarını geliştirmiştir. Michigan Üniversitesi ise liderleri üretim odaklı ve çalışan odaklı olarak sınıflandırmış, çalışan odaklı liderlerin daha etkili olduğunu savunmuştur. Bu teoriler, liderliğin öğrenilebileceği ve geliştirilebileceği fikrini desteklemiştir.

4. Durumsallık Yaklaşımları

1950’li yılların sonlarına gelindiğinde, liderliğe dair “Her duruma uyan tek bir liderlik stili yoktur” anlayışı gelişmeye başlamıştır. Bu dönemde Rensis Likert gibi isimler, liderliğin etkinliğinin içinde bulunulan koşullara göre değişebileceğini savunmuştur. Bu düşünce, ilerleyen yıllarda Fred Fiedler’in “Durumsal Liderlik Kuramı” ile sistematik hale gelecektir.

Bu erken durumsal yaklaşımlarda, liderin başarısı; görev yapısının karmaşıklığı, lider-çalışan ilişkilerinin gücü ve liderin konumsal gücü gibi faktörlerle ilişkilendirilmiştir. Örneğin, satış departmanlarında görev yapan liderlerin, işin doğası gereği farklı stiller benimsemeleri gerektiği görülmüştür.

5. Yönetim Matrisi

1950’lerin sonlarında geliştirilmeye başlanıp 1960’lara doğru tamamlanan bir başka önemli yaklaşım, Robert Blake ve Jane Mouton tarafından ortaya konan Yönetim Matrisi (Izgarası) modelidir. Bu modelde liderlik, iki temel boyut üzerinden analiz edilir: Göreve yönelik ilgi ve İnsana yönelik ilgi.

Blake ve Mouton, bu iki boyutu bir eksen sistemi üzerinde birleştirerek 1,1’den 9,9’a kadar farklı liderlik stilleri tanımlamışlardır. Örneğin, “9,1” tarzı liderler görev odaklıdır ama insani ilişkilere önem vermezken, “1,9” tarzı liderler çalışan memnuniyetine odaklanır fakat iş sonuçları ikincil plandadır. İdeal liderlik tarzı olarak tanımlanan “9,9” stili ise hem yüksek görev ilgisine hem de yüksek insan ilgisine sahiptir.

Bu yaklaşım, liderliğin hem insan hem de sonuç odaklı olması gerektiğini savunmuş ve daha dengeli bir liderlik anlayışının temelini atmıştır.

Sonuç olarak, 1960 yılı öncesi dönemde geliştirilen liderlik yaklaşımları, günümüz liderlik kuramlarının temelini oluşturmuştur. Bu teoriler zamanla daha esnek, bağlamsal ve dönüşümsel modellerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Özellikle iş dünyasında liderliğin sadece doğuştan gelen bir yetenek değil, öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceri olduğu fikri, bu dönem teorilerinin en önemli mirasıdır.

Gelecek hafta, iş dünyasında 1960-70’lerden sonra günümüze kadar oluşan liderlik anlayışları ile devam edeceğim.

Bu mini yazı dizisinin son bölümünde ise, Dördüncü Sanayi Devrimi ile birlikte 2025’ten sonra geçerli olabilecek “Yeni Dönem” liderlik davranışlarının küçük bir öngörüsünü yazacağım.

Kaynakça

Stogdill, R. M. (1948). Personal Factors Associated with Leadership: A Survey of the Literature. The Journal of Psychology.

Fleishman, E. A. (1953). The Description of Supervisory Behavior.

Lewin, K., Lippitt, R., & White, R. K. (1939). Patterns of Aggressive Behavior in Experimentally Created Social Climates.

Fiedler, F. E. (1967). A Theory of Leadership Effectiveness. (Öncül çalışmaları 1950’lerde başlamıştır.)

Blake, R. R., & Mouton, J. S. (1964). The Managerial Grid.

Likert, R. (1961). New Patterns of Management.

İyi Pazarlar…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir