Pazar… Pazar…
Dün akşam Dolmabahçe’de saat 22:29’da patlayan bombanın sesini evlerimizden duyduk, hatta çok yakın arkadaşlarımızın Beşiktaş – Bursa maçından çıkıp evlerine gittiklerini veya bazı arkadaşlarımızın da olaydan sadece dakikalar önce oradan geçtiklerini öğrendik. O dakikalarda haberlerde 20 yaralının olduğu duyurulmuştu… Böylesi bir saldırıyı bu şekilde atlatamayacağımızı hepimiz biliyorduk. Ancak uygulanan yayın yasağı nedeniyle, sabaha dek gerçekler açıklanmadı.
Bu sabah üzüntüyle öğrendik ki, iki hain terör saldırısında -şu ana kadar yapılan açıklamalara göre- 27’si polis, 29 kişi şehit olurken, 166 kişi de yaralanmış. İçimiz bir kez daha acıdı. Hayatlarını kaybeden gencecik polis evlatlardı ve görevleri seyircilerin güvenliğini sağlamaktı. Dilerim ki, şu anda yoğun bakımda tedavileri devam eden yaralılardan başka kayıplarımız olmasın.
Öncelikle bu hain saldırılarda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Sonrasında sadece bu saldırıyı değil, bugüne kadar, hangi amaçla olursa olsun, insanlara karşı yapılan her türlü terör eylemini, tecavüzü ve katliamı şiddetle kınıyor, bunları planlayan, örgütleyen, çanak tutan, gerçekleştiren, destek veren, hatta haklı bulan tüm kişi, kuruluş, devlet ve terör örgütlerine lanet ediyorum.
Hiç bir amaç veya politik neden, bir tek canın bile varlığından daha değerli değildir. Tüm fikirlerin, dinlerin, siyasi görüşlerin ve benzer girişimlerin tek amacının, insanlığın yücelmesi, insanların kardeşçe bir arada yaşamaları, en küçük veya toplumdan farklı bir bireyin bile haklarının gözetilmesi olmalıdır diye düşünmekteyim.
Bu topraklarda tarih boyunca çok kan dökülmüştür; acılar tazedir, hiç biri unutulmamıştır. Halen daha bu coğrafyada acı çekmeye devam ediyoruz. Korkarım ki, bu acılar ve kayıplar çok kısa bir sürede sona ermeyecek. Bu böyle devam ettiği sürece ülkemizin huzuru, güvenliği, ekonomik durumu ve dünya ile olan ilişkileri de kolay kolay düzlüğe çıkmayacak.
O nedenle, en büyüğünden en küçüğüne kadar, artık her türlü olumsuzluğu, kavgaları ve çekişmeleri bir yana bırakıp, hemen bugün birlik olmamız, birlikte mücadele etmemiz ve sadece kendi ülkemizde değil, komşularımızla olan ilişkilerimizi de düzeltmemiz gerektiğine inanıyorum.
Öyle ki, kimse kimseye baskı yapmasın, fikirlerini kabul ettirmeye çalışmasın, birbirine dil uzatmasın, hakaret etmesin, herkes kişisel hak ve özgürlük içinde dilediği gibi yaşasın… Her birey, başka bir bireyin haklarının başladığı bir yerde, kendi haklarının sona erdiğini bilmelidir. Özellikle de sosyal medya üzerinden yapılan paylaşım, söylem veya saldırılarla bir sonuç elde edilemediği, sadece daha fazla kutuplaşmaya neden olduğu kabul edilmelidir.
Bugünkü yazımı politik bir yönden ziyade, insancıl duygularla kaleme aldım. Tartışmadan çok, uzlaşı diliyorum. Kişisel olarak, herkesi daha önce de yaptığım gibi, birbirine karşı daha hoşgörülü olmaya davet ediyorum. “Karşılık verme” ilkesini unutmayınız, iyilik yaparsanız, iyilik bulursunuz… Tam tersini söylemek istemiyorum bile…
Son olarak, sevgili dostlarım, lütfen dikkatli olunuz, mümkün olduğu kadar çevrenize gözlem yaparak hareket ediniz. Tek birinizin bile burnunun kanamamasını diliyorum… Ama korku ile evlere kapanmak yerine, üretmeye, ürettirmeye ve günlük hayatınıza devam etmenizi öneriyorum.
İyi Pazarlar…
2016/152