KİTAP ÖNERİM – 5
Geçen yılın son haftası içinde internetteki bir haber, mevcut karışık ortamdan dolayı gözlerden kaçmış olabilir. Ancak bu haber oldukça düşündürücü:
“Sanatçı Ahmet Güneştekin’in geçen yıl Venedik Bienali’nde sergilenen eseri Kostantiniyye, Ataköy’deki alışveriş merkezinin önüne konulmasından sonra tepkiler üzerine brandayla kapatıldı, ardından da kaldırıldı.
Güneştekin, yaşananları, “Eserimi satın alan işadamı Nihat Delibalta, “İstanbul’u sembolize eden bu eseri herkes görmeli” diyerek A Plus AVM’nin önüne koymak istedi. Perşembe akşamı 50’nci doğum günümdü. Saat 18.00’de eserin açılışını yaptık. 23.00’te ‘Bu ismi nasıl koyarsınız, burası 1453’ten beri İstanbul’ diyen öfkeli bir grup AVM’nin önüne gelmiş. Tepkiler artınca Bakırköy Belediyesi gece eserin üzerini brandayla kapatmış.’ sözleri ile anlattı.”
Bu haber benim 2003 yılında okuduğum bir kitabı aklıma getirdi: “PAYLAŞILAMAYAN BELDE KONSTANTİNİYYE”
Yazar Levon Panos Dabağyan eserine neden bu ismi verdiğini kitabının arka kapağında şu cümlelerle açıklamış:
Niçin İstanbul değil de “Konstantiniyye” serlevhası nâçiz eserimizin adı oldu!… Çünkü, böylesi yakışırdı. Çünkü hiçbir zaman “İstanbul” feth edilemez. Bu mukaddesat, Feth-i Mübin’den sonra mezkûr Beldeye layık görülmüş bir değerli isimdir. Çoğu makale ve tefrikalarda “İstanbul’un Fethi” gibi pek yanlış tanıtım başlıkları kullananalar olmaktadır ki bu fevkalâde yanlış ve tam mânâda bir hatadır ki, telafisi gayr-ı kabildir.
Zira, Hz. Peygamberimiz, Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimizin mukaddes Hadis-i Şerifleri, “Konstantiniyye”i işaret buyurmuştur. İstanbul’u değil.
Dolayısıyle, nâçiz eserimize yukarıda kayda geçtiğimiz adı koymamız, en münasip ve en doğru seçim olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
İslâm ahlâk ve faziletini, Türk’lük şuur ve gururunu en asil şekilde meydana koyan eşsiz Fatih Sultan II. Mehmed Hân, Adalet ve müsamahakâr oluşuyla da Cihan Hükümdarları arasında en başta gelenlerdendir ki, sırf bu meziyeti dahi bizim tam bir titizlikle çalışıp bu mütevazi eseri meydana getirmemize yetmiştir.
Doğu-Roma Fatihi ve Büyük Türk Hâkanı II. Mehmed Hân, Bzans’ın en mukaddes varlığı Aya-Sofya Katedrali önüne geldiğinde, Bizanslılar, başlarında yüksek dereceli Ruhanileri ile birlikte, eşsiz Cihangir’in karşısında ağlayarak secdeye kapandıklarında, Genç Türk Hükümdarı, Sultan Fatih, bir el işaretiyle hepsini susturarak, Bizans Patrik’ine hitaben şu tarihi konuşmayı yapmıştı:
“Ayağa kalk! Ben sultan Mehmed, sana ve Rahip yoldaşlarınıza ve bütün Bizans halkına söylüyorum ki; Bugünden itibaren artık ne hayatınız, ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız!
Hepiniz Dininizde, mezhebinizde, işinizde, ticaretinizde hürsünüz. İsterseniz Şehirden çıkıp gider, isterseniz kalır, diğer tabam gibi mes’ut ve müreffeh yaşarsınız. Elinde silâhı olmayan hiçbir Bizanslı’nın burnu dahi kanamayacaktır.”
Noktasına ve virgülüne dokunmadan aynen buraya aktardığım bu cümleler, sanıyorum ki başka bir açıklama yapmama gerek bırakmıyor…
07.01.2017