Pazar… Pazar…
Satranç oynar mısınız? Bence oynamalısınız…
Bir düşünce ve strateji oyunu olan satrancın günümüzden yaklaşık 4.000 yıl önce Mısır’da oynandığına dair piramitlerde kabartmalar bulunmaktadır. Ancak günümüzde oynanan satranç ile ilgili ilk yazılı belgeler ancak M.S. 3. yüzyılda Hindistan’da bulunmuştur. Oradan İran’a, Araplara ve Endülüsler sayesinde Avrupa’ya yayılmıştır. Arap ve Avrupa el yazması kitaplardan sonra, 1497 yılında ilk defa İspanya’da bir kitap basılarak, santrancın o zamana göre yeni kuralları yayımlanmış ve o tarihten günümüze kadar aynı kurallar sürdürülmektedir. Satranç günümüzde bir spor olarak kabul edilmektedir.
Günümüzde tüm evebeynler, çocuklarının bedensel, zihinsel ve duygusal olarak gelişmelerini arzu ederler. Bu nedenle çocuklarını sportif bir aktiviteye veya sosyal bir etkinliğe katılımını sağlamaya çalışırlar. -Aynı, zamanında bizim kendi çocuğumuza yaptığımız gibi.- Ayrıca çocuğun gelişiminin yanında, çevresini daha iyi tanıması, etkili iletişim kurması ve sosyalleşmesi hedeflenmektedir. Satranç sporunun da bu alanda farklı ve özel bir önemli vardır, çünkü satranç ile yaşam arasında, hiç bir oyunda ve sporda olmayan bir benzerlik söz konusudur. Diğer sporlar ile yaşam arasında da benzerlikler kurulmaya çalışılmıştır, ancak hiç birinin yaşama benzerliği satranç kadar olamamıştır, çünkü satranç, bizzat hayatın gerçeklerinden esinlenerek ortaya çıkmış bir oyundur.
Yaşamda var olan ve hep var olacak, mücadelenin tahta üzerinde anlatımıdır. Benjamin Franklin “Satranç bir tür yaşam, yaşam bir tür satrançtır.” diyerek bu benzerliği dile getirmiştir.
Yaşamda da, satranç oyununda da esas olan mücadeledir. Satranç bir mücadele yönetimi, yönetim becerisidir ve yönetim sanatıdır; hatta bazen bir kriz yönetimidir. Satranç bizlere oyunda olduğu gibi, yaşamda da kısa ve uzun vadeli hedeflerin olması gerektiğini, amacı olmayan oyununda yaşamın da bir şey ifade etmeyeceğini anlatır. Hedefe ulaşmak için bir plan yapılması, bu plan doğrultusunda eldeki olanakların en akılcı, en ekonomik kullanımını öğretir. Hedefe ulaşan yolda, gelebilecek tüm olumsuzluklara karşın tedbirli olmayı, ayrıntılar hesaplansa bile, yapılan tüm hamlelerin asıl amaca hizmet etmesi gerektiğini ortaya koyar.
Satrancın çocukların gelişimi açısından bakacak olursak; çocuklara iyiyi ve kötüyü, neleri yapıp, neleri yapmaması gerektiği didaktik bir anlayış içinde öğretmeye çalışıldığında, bunun pek yarar sağlamadığı bilinmektedir. Hatta bu öğretim metodunun çocuklara itici geldiği de bir gerçektir.
Oysa satranç, oyun içinde yapılacak bir hamlenin oyunu nasıl şekillendireceğini, oluşan yeni durumun ne gibi sonuçlar doğurabileceğini bir neden-sonuç ilişkisi içinde ortaya koymaktadır. Bunun sonucunda çocuk, günlük hayatta yapacağı davranışların satrançta olduğu gibi bazı sonuçları olabileceği gerçeğini kavrar. Onları çevrelerine karşı daha sorumlu olmaya yöneltir.
Bu Pazar sabahı, çeşitli akademik makalelerden, dünyaca ünlü satranç antrenörlerinin yazılarından ve satranç ile ilgili web sitelerinden derlemiş olduğum bilgileri sizlere sunarken, yazımı satrancın çocuk gelişimindeki etkileri ile bitirmek istiyorum:
• Kötü alışkanlıklar edinilmesine engel olur.
• Planlı hareket etmenin önemini ve gerekliliğini kavratır.
• Süratli, doğru ve çabuk düşünebilmeye yardımcı olur, olaylara doğru yorumlarla yaklaşabilme yeteneklerini geliştirir.
• Kişiliği ve karekteri olumlu yönde etkiler ve geliştirir.
• “Kendine güven” duygusu aşılar ve bunu geliştirir.
• Kendi güç ve yeteneklerini daha iyi tanıyarak, bireysel güç ve yetenekleri açığa çıkarmaya ve bireysel doğru kararlar alabilmeye yardımcı olur.
• Dikkatini tek konu üzerinde yoğunlaştırabilme alışkanlığı kazandırır.
• Diğer ders konularının daha iyi anlaşılıp kavramasına yardımcı olur. Bilimselliği ön plana alarak araştırmalar yapmaya yönlendirir.
• Konulara karşı şüpheci yaklaşımı benimsetir, onları ezberci zihniyetten arındırır.
• Kişileri düşünen, araştıran, yargılayan varlıklar haline getirir ve yaratıcılıklarında özgür bırakan bir ortam hazırlar.
• Başarıya ancak ve ancak sistemli ve disiplinli bir çalışmayla varılabileceğini gösterir.
• Mücadeleci bir ruh yapısına sahip olmanın gerekliliğini benimsetir.
• Başarısızlıklar karşısında yılmamayı, başarı için daha da çok çalışmanın gerekli olduğunu öğretir.
• Başarılardan büyük hazlar duyarak daha da başarılı olmaya yönlendirir.
• Yepyeni hedefler göstererek bu yeni hedefler doğrultusunda motivasyon sağlar.
• Kişilerin olumsuz bir yönünü, eksikliğini, veya bir davranış bozukluğunu hızlıca ortaya çıkarır.
• Kurallara uymayı, dostça oynamayı, kaybetmeyi kabullenmeyi, kazananı kutlamayı öğretir.
• Yakın dostluklar kurup, daha çok sosyalleşmeye ve sosyal yaşamının zenginleşmesine yardımcı olur.
Fotoğrafını eklediğim Muğla Belediyespor Satranç Takımı’nda oynayan Bilgesu Şeker, santranca 4 yaşında başlamış olup, 8 yaşında da milli sporcu olmayı başarmıştır.
Neden mi Satrancı yazdım? “Arif olan anlar” diyorum, fazla da söze gerek yok…
Belki başka bir pazar günü, sizlere satranç gibi günümüzden 4.000 yıl önce Çin’de ortaya çıkmış, fakat satrançtan çok daha da etkin bir strateji oyunu olan “Go” dan söz ederim. “Go” satranç kadar çok yaygın olmadığı için, ülkemizde pek bilinmemektedir, o nedenle de hakkında fazla yorum yapılmamaktadır…
İyi Pazarlar
2017/157