Pazar… Pazar…
Şimdiki gençler bilmez, televizyonun siyah beyaz ve tek kanalla yayın yaptığı 70’li yıllarda, milletimizin en büyük eğlencesi, cumartesi akşamları yayınlanan müzik ve eğlence programları olurdu. Bazı evlerde televizyon olmadığı için, misafirliklere gidilir, bir kaç skeç ve ağırlıklı popüler şarkıcıların katıldığı proglamlar başladığında, herkes susar, çay eşliğinde pür dikkat programlar izlenirdi.
O dönemlerde kimler yoktu ki? Fecri Ebcioğu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Erol Evgin, Esmeray, İskender Doğan, Nur Yoldaş, Yeliz, Barış Manço, Cem Karaca, Edip Akbayram, Sezen Aksu, Tanju Okan, Ömür Göksel, Erkin Koray, İlhan İrem, Atilla Atasoy, Zerrin Özer, Nükhet Duru, Ayten Alpman, Selçuk Ural, Ersen ve Dadaşlar, Beyaz Kelebekler, Selçuk ve Rana Alagöz Kardeşler ve ismini unuttuğumuz daha niceleri…
Bunların arasında öyle bir isim vardı ki, o çıktığı zaman hepimizin yüzünde bir gülücük yayılır ve onu dinlerken herkesin içi kıpır kıpır olurdu. Şarkılarındaki “Kalipso” ezgileri sanki herkesi müziğine eşlik etmeye davet ediyor ve soğuk kış akşamlarından, bizleri uzak ve sıcak denizlere taşıyordu…
O, Türkiye’de “Ah… O gemide ben de olsaydım” sözleri ile 7’den 70’e herkesin gönlüne taht kurmuş, gelmiş geçmiş en beyefendi sanatçılarından biri Metin Ersoy’du…
Onun herkesin bilmediği başka özellikleri de vardı. Metin Ersoy, mezunu olmaktan gurur duyduğum Vefa Lisesi’nden ağabeyim, büyüğümdü. Vefa’lıları ömrü boyunca hiç yalnız bırakmadı, son gününe kadar hep destek verdi. Her “Boza Günü”müze gelir, Vefalılar Derneğinin düzenlediği gecelere katılır, mutlaka o meşhur şarkısını ve tabii ki ardından, hala hepimizin coşmasını sağlayan, “Vefa Lisesi Marşı”nı seslendirirdi. İlerlemiş yaşına rağmen dimdik ayakta, gururla “Vefa” rozetini takar, Vefa Lisesi’ne yeni başlamış en küçük öğrenciyle bile tokalaşır, sarılır ve fotoğraf çektirirdi. Öylesine saygılı, kibar ve nazikti ki, bir kaç yıl önce okul müdüründen kendisine sunulan plaketi teslim alırken bile, saygıyla ceketinin önünü iliklemesini asla unutamam…
Geçen hafta tam da bugün, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını kutlamak için, Vefalılar Derneği, boğazda bir tekne gezisi düzenlemişti. Her zaman olduğu gibi, Vefa’lı kardeşlerimiz onu evinden almak ve geziye katılmasını sağlamak için aramıştı. Ancak bizleri meraklandırmamak ve üzmemek adına, muhtemelen o an kendini hiç iyi hissetmemesine rağmen, “Rahatsız olan eşine bakacağını” ifade ederek, üzülerek katılamayacağını bildirmiş, tüm Vefa’lılara selamlarını ve sevgilerini arkadaşımız aracılığı ile iletmişti.
Tekne gezimizin ilerleyen saatlerinde ne yazık ki onun vefat haberini aldık… Tüm Vefa’lıların içi burkuldu, bazı arkadaşlarımızın gözyaşlarını tutamadıklarını gördük… Bizim camiamız için çok değerli bir ağabeyimizi kaybetmiştik… Asla yeri doldurulamayacak bir Vefa’lıyı sonsuzluğa uğurladık…
Bu vesile ile onu rahmetle anıyor, mekânının Cennet olmasını diliyorum…
Bundan sonra Vefa’lılar olarak, her toplandığımızda ya da gezimizde, onun ünlü şarkısını söyledikçe, uzaklardan bir yerden bizlere gülümseyeceğine inanıyorum…
İyi Pazarlar…
2017/199