Pazar… Pazar… 2017/202

Pazar… Pazar…

Gün geçmiyor ki, birileri TV ekranlarında veya çeşitli yayın organlarında hepimizi şaşırtan cümleler kurmasınlar…

Bazı sözler, iddialar, yorumlar veya öngörüler var ki, ispat etmek mümkün değil, hiç bir yerde o konu ile ilgili en küçük bir bilgi, kaynak, anket veya akademik bir araştırma bulunmamakta. Tamamen hayal ürünü sözler…

Böyle sözlere “Safsata” denir. Türk Dil Kurumu “Safsata” için şöyle bir açıklamada bulunmuş: “Boş, temelsiz, asılsız söz”

Gerçekten çok merak ediyoruz, bu safsatalara kendileri de inanıyorlar mı? Ya da halkın tamamını, tüm bu safsatalara inanacak kadar saf mı sanıyorlar?

En küçük bir akademik, politik veya ekonomik gerçekliğe dayanmayan iddialar…

Neler neler…

Şöyle bir bakalım:

“Türkiye genleşecek, Azerbaycan Türkiye’ye katılacak ve Türkiye sınırı Hazar’a dayanacak…”

“Kuzey Irak 2 sene içerisinde Türkiye’ye katılma kararı alacak…”

“1 Dolar 1 TL olacak”

“Dolar 2.78-2.82 bandına inebilir”

“Doların 7 liraya kadar yükseleceğini bekleyerek 3,50-3,80’den Dolar alanlar zarar etti…”

“Balkanlar’da, Afrika’da, Orta Asya’da ve Ortadoğu’daki halkın, ‘Osmanlı İmparatorluğu’nu da çok iyi bilerek, İstanbul’dan nasıl yönetilirizi konuşmaya başladı…”

“Bu 80 milyonluk kitlede belki 80 kişi haricindeki herkes ona sempati duymuştur…”

“Türkiye’nin bir vatandaşı, bir başka ülkeye ihracat yapıldığı için üçüncü ülke tarafından yargılanıyor…”

Bu sözleri internette aratırsanız kimler tarafından söylendiğini ve çok daha fazlasını bulabilirsiniz. Bu sözler bir kıraathane sohbetinde söylenmiş olsa güler geçersiniz, ancak belli mevkiilere gelmiş yöneticiler tarafından söylendiğinde, şaşırmamak mümkün değil.

Hadi, bunları bir an için romantik vaadler ya da iddialar olarak değerlendirelim; ama geçtiğimiz günlerde bir spor programına çıkan “Gazeteci” olduğu söylenen birisi, canlı yayında nasıl Boşnak’ları aşağılayıcı sözler sarf edebilir? Yalnız Boşnak’lara değil, hiçbir millete, halka, ırka ya da herhangi bir insana böylesi küçük düşürücü veya hakaret içeren sözler söylenemez. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Aynı şahsın TV Kanalından kovulduktan sonra da, kendince özür dileyerek “Hayatımda ilk kez duyduğum bir laftı. Bunu da canlı yayında geyik olsun diye söyledim…” şeklinde açıklama yapmasını da anlayamıyoruz. Bu nasıl bir kafa?

Bazı kişilerin “Konuşmanın bütününe bakılması lazım, aradan cımbızla cümle çekmek doğru değildir…” şeklindeki yorumlarına ise, halkın geneline yapılan bir açıklamanın her sözcüğü önemlidir, çünkü her sözcük anlam bütünlüğü sağlar veya bozar diye cevap veriyorum. Hatta bırakın sözcükleri ve cümleleri, nasıl bir tavırla, nasıl bir ses tonu veya nasıl beden diliyle söylendiği bile önemlidir.

Bu hayattan hepimiz geldik, geçeceğiz; geriye ne bıraktığımız önemli. Kimi yaptıkları ve insanlığa yaptıkları katkılarla anılır, kimi de söyledikleri safsataları ile tarih sayfalarına gömülür…

İyi Pazarlar…

2017/202

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir