SALI SOHBETİ – 33

TÜRKÇE KARTVİZİT

İtalya’daki Cosmoprof Fuarı’na ertesi yıl tekrar gitmem söz konusu olduğunda, bu kez çok daha hazırlıklı gittim. Fuarda görüşmek istediğim şirketlere faks göndererek, fuarda onları ziyaret etmek istediğimi bildirdim. Birkaç gün içinde tümünden cevap geldi ve stantlarının bulunduğu pavyon ve numaralarını öğrendim.

Bir yıl önce ziyaret ettiğim fuardan almış olduğum fuar kataloğundaki formu doldurarak, bir süre önce fuar iletişim bürosuna posta ile göndermiştim; fuara gittiğimde, benimle görüşmek isteyen şirketlerin veya ilgili kişilerin kartları da bir zarf içinde bana verilecekti.

Birkaç hafta öncesinden, Maxim Hotel’e faks çekip, rezervasyonumu hatırlattım ve teyidini aldım. Uçak biletimi ayarladım. Çantamın içine fuardaki görüşmelerimin notlarını alacağım yeni bir bloknot ve bol miktarda kartvizit koydum.

Ancak son anda kartvizitime göz attığımda, üzerindeki unvanın Türkçe olduğu dikkatimi çekti. Kartvizitleri bastırırken, yurt dışında kullanacağımız aklımıza gelmemişti, hatta adresin en altında “Türkiye” veya “Turkey” de yazmıyordu. Telefon ve faks numaralı da sadece ülke içinden aranılacak şekilde yazılmıştı, yani Türkiye’nin yurt dışından arama kodu yazılmamıştı. Oysa yurt dışından arayacak olanların, beni aramaları veya faks çekmeleri gerektiği zaman, bir de Türkiye’nin telefon kodunu araştırmaları gerekiyordu. Bunlar büyük eksikliklerdi. Bir kartvizitte gerekli olan her türlü bilgi olmalı. Kartviziti alan kişiye ayrıca bir zahmet vermeden, kolayca iletişim kurabilme imkanı verilmelidir.

Yıllar sonra çeşitli fuarları ziyaret ettikçe, bazı Uzakdoğu şirketlerinin kartvizitlere ilgili kişinin fotoğrafını da bastırdıklarını gördüğümde, önceleri bana oldukça komik gelmişti. Ancak bir süre sonra, fuardan topladığım onlarca kartvizitleri şirket ve sektöre göre ayırırken, “Bu hangi şirketti veya bu kimdi?” diye hatırlamakta zorlanırken, fotoğraflı olanları hemen hatırladım ve kartvizit albümünde kolaylıkla ilgili olan bölüme yerleştirdim.

İlk fuar ziyaretlerimde yaptığım görüşmeler ve sonrasında aldığım kartları, sanki kolaylıkla hatırlanacakmışım gibi geliyordu. Ama ofise döndükten veya bir süre sonra, kartvizit sahibi firmanın veya ilgili kişinin kim olduğunu ve ne konuştuğumuzu bile hatırlamadığımı fark ettim. Bundan dolayı, daha sonraki fuar ziyaretlerimde kartvizitin arkasına, hatırlatıcı birkaç kelime yazmaya başladım. Ancak bu notları kesinlikle görüşme sırasında kartvizitin arkasına yazmamak gerekir, çünkü bazı ülkelerde bu tip bir davranış son derece ayıplanmaktadır.

Kartvizit, veren kişinin bir kimliği gibidir; alıp verirken bile özen gösterilmelidir. Bu karşı tarafa gösterdiğiniz saygıyı ifade eder. Hatta Japonlar, kartvizitlerini iki eliyle tutarak verirler ve verirken de bir saygı göstergesi olarak, belden öne doğru hafifçe eğilirler. Sizin uzattığınız kartviziti de aynı şekilde iki elleriyle alıp, dikkatle üzerinde yazılanları okurlar.

Benim kartvizitimin üzerinde hiçbir zaman fotoğrafım olmadı, ama en az fotoğraf kadar beni hatırlatan bir avantajım vardı. Soyadımın “Okay” olması ve bunu İngilizcede “Okey” olarak okunması, görüşme yaptığım kişiler üzerinde, daha ilk dakikada pozitif bir izlenim yaratıyordu. Görüşme sırasında yabancıların hemen hemen hepsi bana “Mister Okey” diye hitap ediyordu.

Yıllar sonra başka fuarlarda tekrar karşılaştığım kişiler, yüzümü unutmuş olsalar bile, kartvizitimi veya yaka kartımdaki ismimi gördüklerinde, hemen hatırlayarak ve gülümseyerek “Ooo Mister Okey!” diye hitap ediyorlardı. Soyadımın bu avantajını yurt dışı görüşmelerinde hep yaşadım ve halen de yaşıyorum.

Yıllar sonra kendi adıma bir web sitesi oluşturduğumda, ana sayfaya “Mr. Okay!” olarak lakabımı taşıdım.

Devamı haftaya Salı günü…

28 Mayıs 2019

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir