SALI SOHBETİ – 49

DÜSSELDORF FUARI II (Geçen haftanın devamı)

Fakat ben işi garantiye almak istiyordum, bu nedenle “Tamam da, otel faturasının bir limiti var mı? Ne kadara kadar otel parasını ödeyeceksiniz, bize bir belge verseniz…” diye sorularıma devam ettim.

Görevli memurun alnından terler iniyordu, gerçekten bu kalabalık onu bunaltmıştı, adam bana “Beyefendi, merak etmeyin, öderiz, parası sorun değil…” diye yılgın bir sesle cevap verdi ve bu arada Selçuk Bey kolumdan çekerek, “Hadi gel, ayrıldığımız oteli arayalım, belki odalarımız hâlâ boştur” dedi. Ben ise hâlâ görevliden, otelin parasının ödeneceğine dair bir yazı almanın peşindeydim. Ertesi sabah uçağa binmek üzere havaalanına geldiğimizde, başka bir görevli olabilirdi, ayrıca uçuşunu iptal eden, bu kadar çok yolcuya uçakta yer olacağından da şüpheliydim. Yine de genel müdürüm “Gel” deyince, kontuardaki kalabalıktan uzaklaşarak, aynı sabah ayrıldığımız oteli aradık. Aldığım cevap hiç beni şaşırtmadı, odalar çoktan dolmuştu, çünkü başka bir fuar başlıyordu.

Bir fuarın bitip, başka bir fuarın başladığı Avrupa’nın başlıca kentlerinde otel bulmak gerçekten zordur. Bunu bilen şirketler fuar tarihinden neredeyse bir yıl öncesinden rezervasyon yapar, hatta kaparo yatırırlar. Otel işini son dakikaya bırakanların, işi şansa kalıyor…

Son derece pratik zekalı ve sorunlara hızlı çözüm üretmesiyle tanınan Hilmi Bey, üçümüze dönerek “Arkadaşlar, boşuna otel aramamıza gerek yok, bu akşam dört tane tek kişilik oda bulmamız imkânsız, zaten havayolu kalacağımız otel için fiyatı limiti vermiyorlar. Steigenberger Park Hotel’de, iki odalı bir süit tutarız. Bir odasında biz üçümüz kalırız, diğer odada da Şebnem Hanım kalır. Ayrıca, ortalamada dört tek oda fiyatının altında bile kalmış oluruz” dedi.

Steinberger Park Hotel, sadece Düsseldorf’un değil, tüm Almanya’nın en ünlü caddelerinden biri olan Königsalle’nin sonundaydı. Bu caddede dünyanın en ünlü markalarının butikleri bulunmaktaydı. Bu otel de Düsseldorf’un en lüks otellerinden biriydi ve orada kalmak çok farklı bir duygu olacaktı. Bu fikir hepimizin hoşuna gitti, üstelik bu otel Düsseldorf’un ünlü Altstadt semtine yakındı. Düsseldorf kent merkezinde yer alan meyhane ve birahaneleriyle ünlü Altstadt, halk arasında “Dünyanın en uzun barı (Die längste Theke der Welt)” olarak anılmaktaydı. Bir gece daha bu güzel mekanda akşam yemeği çok güzel olacaktı ve uçakta yaşadığımız stresi atlatmamızı sağlayacaktı. Bu heyecanla oteli aradık ve şans eseri olarak bir süit oda bulduk, hemen rezervasyonu yaptıktan sonra, taksiyle otele gittik. Hava kararmaya başlamıştı. Eşyaları odaya bırakıp, akşam yemeği için Altstadt’a gitmek istiyorduk.

Suit odaya çıktığımızda, iki bölümlü süit dairenin düzenlemelerini yapan iki otel görevlisi bayan vardı. Biz aramızda konuşurken, onlar da Türk olduklarını söylediler. Ertesi günkü kahvaltı salonundaki garsonlardan biri ve hatta ödeme yaparken kasadaki görevlinin de Türk gençleri olduğunu görmek hoşuma gitti. Böylesi ünlü bir otelde, görev yapan Türk gençlerinin olması, ileride otel yönetiminde de Türklerin olacağının işaretiydi. Burada görev yapan tüm elemanların, otelcilik meslek okullarından geldiğini tahmin etmek zor değildi.

Benim ısrarımla ertesi sabah erkenden havaalanına gittik, daha Türk Hava Yollarının kontuarı açılmamıştı ve hiçbir görevli gelmemişti. Sadece orada üzerinde teknisyen kıyafeti olan ve göğsünde “THY” logosu olan bir görevli oturuyordu. Yanına giderek dünkü arıza yapan uçağı sordum. Bana gülerek “Boşuna korktunuz o kadar, uçağı ben tamir ettim, dün akşam İstanbul’a indi” dedi. Aslında kendisine söyleyecek çok sözüm vardı ama sabah sabah bir gerginlik yaşamak istemedim…

Yaklaşık yarım saat sonra görevliler kontuara geldiler, ilk olarak dördümüz biniş kartlarımızı aldık ve bunun üzerine epey rahatladık, çünkü arkamıza dönüp baktığımızda oldukça kalabalık yolcu grubunun uçağa binmek üzere binişi işlemlerini yaptırmak üzere beklediklerini gördük. Kontuardaki görevliye kaldığımız otelin faturasını uzattım, ilk defa hiçbir sorgu ve soru sormadan anında bedeli ödediklerini görünce çok şaşırdım.

Açıkçası bir gün önceki uçağı iptal edip, İstanbul’a dönmemiştik, ama Düsseldorf’ta da çok keyifli bir akşam geçirmiştik.

Devamı haftaya salı günü…

10 Aralık 2019

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir