Pazar… Pazar…
Bir koşturmadır gidiyor… Dün sabah Sapanca’ya gittim; o güzelim Sapanca Gölünü göremeden, havasından bir nefes içime çekemeden, aynı gün döndüm.
Oradan oraya koşup duruyoruz; yüklenmişiz bazı sorumlulukları, her saatimiz neredeyse ipotek altında. Geçim derdi, gelecek endişesi, çoluk çocuk, daha rahat bir yaşam beklentisi veya buna benzer onlarca nedenden dolayı hep koşturmamız gerekiyor…
Yaşam son otuz yılda bu hale geldi, yürümek yetmiyor; koşmak lazım. Çocukluğumuzda büyüklerimizin bu kadar koşturduğunu görmedim. 1979 yılında, henüz ondokuzunda olan bir delikanlı (İsmi bende saklı) bu koşturmadan etkilenmiş ve bazı şiir denemeleri yapmıştı. O bir şair olamadı, ama aynı mısralarında yazdığı gibi, yürümeye devam ediyor…
YÜRÜYÜNCE
Yürüdü adam,
Dağ yürüdü,
Tepe yürüdü,
Hep yürüdü…
İşleri yürüdü,
Çocukları yürüdü…
Bir gün durdu adam,
İşleri durdu.
Bir gün yattı adam,
İşleri yattı.
Bir gün öldü adam,
Çocukları açıkta yattı…
03 Şubat 1979
Arada bir şöyle bir durup, nefes almamız gerekmiyor mu? Bu günün değerini bilin; “Bir tek pazar günü” demeyin, tadını çıkarın. Bu yılların değerini bilin, henüz sağlığımız yerindeyken, “Yaşam daha uzun” demeyin, nefesinizi uzun bir yürüyüşe göre ayarlayın. Ben de bir haftalık bir nefes arası vereceğim haftaya…
İyi Pazarlar
2014/2