Pazar… Pazar…
Bugün sabah Ordu’dan döndüm ve Pazar yazımı yazmak üzere bilgisayarımın başına geçtim; aslında birazını uçakta yazdım.
Yıllar önce iş nedeniyle Ordu’ya gitmiştim. Ne uçakla ulaşım imkânı, ne de kalınacak doğru dürüst bir otel vardı. Samsun’a uçakla gider, kara yolu ile Ordu’ya geçer ve aynı günün akşamı da Trabzon’a hareket ederdik. Karadeniz bölgesi bayi turu atan yöneticilerin genellikle güzergâhı buydu.
Tüm Karadeniz yöresinin olduğu gibi, Ordu ilimizin de sıcak kanlı insanları, misafirperverlikleri ve gözlerindeki samimiyeti her zaman bu bölgeyi ziyaret edenleri etkilemiştir. Bu misafirperverliği biraz da hiciv yaparak “Nasıl Zengin Olamadım” isimli kitabımda anlatmıştım. (S.127-134)
Ülkemizin sanayi ve ticaret hacminde en fazla %5-6 oranında pay alan bu bölgenin, ana iş kolları genellikle fındık ve çay üretimi üzerine yoğunlaşırken, yerleşim birimlerinin çok uzun bir hat üzerine ve deniz kıyısına paralel olan dağların yamaçlarına kurulması bu bölgenin ulaşım ve yatırım anlamında gelişmesini ister istemez geciktirmiştir. Karadeniz’in hırçın dalgaları bazı zamanlarda sahil şeridine inşa edilen yolu bozmuş, kış aylarındaki olumsuz hava koşulları da bu bölgenin insanlarını çok zor şartlarda yaşamlarını sürdürmelerine neden olmuştur.
Tüm bu bölgenin olumsuzluklarına rağmen, yemyeşil bitki örtüsü, mükemmel doğa manzaraları ve özellikle de kalınmaya asla doyulmayan yaylaları ile başta Ordu olmak üzere tüm Karadeniz ülkemizin en güzel yörelerinden biridir. Bir de tüm bu unsurlara Karadeniz insanının güler yüzünü, dünyaca meşhur espri anlayışı ve çalışkanlığını da eklediğinizde sadece birkaç gün bile kalsanız, çok uzun zaman etkisinden kurtulamayacağınız bir duyguya kapılıyorsunuz. Bu inanılmaz güzelliklere bölgenin kendine özgü müziği ve gözle takipte zorlanabileceğiniz hızlı ritimdeki folklorunu eklemeden olmaz tabii.
Tüm bu özellikleri yakından bilmeme rağmen, bu son seyahatime kadar Ordu, benim algımda uzun yıllar Samsun ve Trabzon’un ortasında kalmış, hak ettiği gelişimi bir türlü yapamayan, yatırım yapan bazı işletmelerin de çok başarılı olamadıkları bir şehir olarak kalmıştır.
Ordu’da gerçekten daha şehre iner inmez hissedeceğiniz değişiklikler olmuş. Avrupa’da bir benzeri daha olmayan deniz doldurularak inşa edilmiş bir havaalanı yapılmış. Ordu ve Giresun illerimizin ortasına ve hemen hemen eşit mesafede yapılan bu havaalanı bazı eksikliklerine rağmen, buraya olan ulaşımı kolaylaştırmış. Ordu Üniversitesi’nin kampüsü tamamlanmış. Dağlara ve yaylalara ulaşımı sağlayacak teleferik kurulmuş. Tracking için parkur oluşturulmuş ve duyduğuma göre kayak merkezi de yapılacakmış. Sahil şeridini rahatlatacak otoyol inşası da devam ediyormuş. Başta Doğuş Çay olmak üzere, bölgede istihdam yaratan ve ekonomik gelişmeyi hızlandıracak dev yatırımlar yapılmış. Sagra tekrar özel sektöre geçmiş ve üretime hızla devam ediyor. Yeni oteller ve AVM’ler kurulmuş.
Ağırlığı Karadeniz’de olmak üzere yıllık ortalama 350.000 ton fındık üretimi ile ülkemiz dünyanın en büyük fındık üreticisi durumunda ve dünyada üzerine kar yağan tek çay bitkisi Karadeniz’de yetişmektedir ki, bu özelliği sayesinde dünyadaki diğer üretici ülkelerin yetiştirdiği çaylardan çok daha farklı bir lezzete ve kıvama sahiptir. İşte bölgenin böyle dinamikleri vardır…
Ancak büyük ve küçük tüm şehirlerde olduğu gibi bu yapılanma küçük esnafı olumsuz yönde etkilemiş, küçük esnaf büyük zincirlerle rekabet edemez hale gelmiş. Ayrıca, baston üretimi, yorgancılık gibi geleneksel bazı iş kollarının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalınmasına neden olmuş.
Dün Ordu’daki Küçük Esnaf ve Sanatkârları kalkındırmak için çırpınan yerel yönetici ve odaların başkanları ile bir araya geldim. Büyük özverilerle bu esnafları ve küçük işletmeleri kalkındırmak, orta ve büyük işletmelerle rekabet güçlerini geliştirebilmek, farklılık yaratarak gelecekte de varlıklarını sürdürebilmelerini sağlamak ve en önemlisi 30 yaş altı yeni girişimcilerle, kadın girişimcilere destek olmak için var güçleri ile çalışıyorlar. Hatta Halkbank’ın bu yönde sunduğu faizsiz kredileri var.
Ben de bu fedakâr çalışmalara katıldım ve Ordu’daki küçük esnaf ve bayilere nacizhane eğitim vererek katkı yapmaya çalıştım. Salonu dolduran insanların enerjisini, başarılı olma arzularını ve yaptığım sunumu ezberlemek istercesine izlemelerini görmeliydiniz. Gerçekten takdir edilecek bir program hazırlanmıştı. Böylesi çalışmalara emeği geçen, katkı yapan yöneticilere ve sponsor olarak organizasyonun gerçekleşmesini mümkün kılan firmalara buradan teşekkür ederim.
Dilerim böyle organizasyonlar, eğitimler, seminerler, work-shop’lar, bilgilendirme toplantıları sadece bazı il ve ilçelerde değil, ülkemizin her yerinde çoğalır, bölgelerin potansiyelleri ve sorunları hakkında konuşulur; çözüm ve yeni fırsatlar yaratılır.
Ülkemizin ekonomik kalkınması için, bölgelerin özelliklerine göre oluşturulan iş kollarının ve sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin kümeleşmesi ve birlikte sinerji yaratmaları gerekmektedir. Örneğin otomotiv sektörüne üretim yapan işletmelerin Bursa ve Kocaeli şehirlerinde kümeleşmesi gibi, çeşitli sektörlerde aynı işleri yapan üreticilerin de aynı bölgelerde faaliyet göstermeleri, iş gücünün bulunması ve yetiştirilmesi, tedarik, lojistik, işbirliği, dış kaynak kullanımı ve dağıtım gibi konularda verimliliği arttıracaktır.
İyi Pazarlar
2016/105