Pazar… Pazar… 2016/111

Pazar… Pazar…

Bugün size Anadolu’muzun yetiştirdiği, ülkemiz ilaç sektörüne ve ekonomisine büyük katkılar yapan iki eczacıdan söz etmek istiyorum.

Eczacı Adil Karaağaç, Cumhuriyet Bayramının coşkuyla kutlandığı 29 Ekim 1923 tarihinde Konya’da dünyaya gelmiştir. Atatürk ile yaşıt olan, tek parti döneminde Konya milletvekili olarak görev yapan, Ankara Hukuk Fakültesi’nin kurulmasında büyük emeği geçen babasının aydınlık izinden yürümüş ve tam bir cumhuriyet çocuğu olarak yetişmiştir. Konya Lisesi ve İstanbul Eczacılık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, ilk eczacılık hayatına Konya’da Halk Eczanesini açarak başlamıştır. Bu sıralarda lisede Fransızca hocalığı da yapmış ve Hasan Âli Yücel’in bakanlığı döneminde dilimize çevirttiği Türk ve dünya klasiklerinin neredeyse tümünü okumuştur. Duru Türkçesi ve etkileyici ses tonuyla çevresinde gençlerin örnek aldığı bir insan olmuştur. Bir eczaneye sığmayan enerjisi ile önce Konya Ecza Deposu’nu kurmuştur. Ardından İstanbul’a gelerek, Bilim İlaç San. ve A.Ş.’yi kurmuştur. Şirketini kurma aşamasında Trakya ve Anadolu’daki yüzlerce eczaneyi ziyaret ettiği ve ilk siparişlerini bizzat kendi aldığı anlatılır.

Türk Eczacılar Birliği kuruluşu ile 5. Bölge Eczacı Odası kurucu başkanı olarak 17 yıl görev yapmış, İlaç İşverenler Sendikası Yönetim Kurulu üyeliğini uzun yıllar sürdürmüştür. Türkiye’de ulusal olarak yapılan birçok robot yarışmasında başarılara imza atmış olan Adil Karaağaç Anadolu Teknik Lisesi’ni yaptırmıştır. Ülkemizde ve hatta yurt dışında da olmak üzere yapmış olduğu girişimlerle binlerce kişiye iş imkânı sağlamıştır. Onun temelini attığı şirketleri halen de binlerce aileye iş ve aş sağlamaya devam etmektedir. Ben de onun kurduğu Kopaş Kozmetik’te 9 yıl görev yapmış ve onu tanıma şansını elde etmiş çalışanlardan biriyim. Son yıllarında fahri başkanlık yaptığı şirketlerine ender uğrar, ama uğradığında da bazı toplantılara katılırdı. Çalışanlarına kendi kütüphanesinden kitaplar vererek okutur ve özetler çıkartmasını isterdi. Disiplini ve prensipleri olduğu kadar, sözleri ile de çevresindekileri kendine hayran bırakırdı. Şu sözlerini unutmak asla mümkün değildir: “Sakın vaktinden önce ‘oldum’ deme! Armut ağacının dibi olgunlaştığını sanan çürük meyvelerle doludur.”

Anadolu’muzun yetiştirdiği bu değerli insanı ne yazık ki dün kaybettik. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum, mekânı Cennet olsun.

Rahmetli Adil Karaağaç’ın yaşam öyküsünü derlerken, aklıma bu hafta içinde katıldığım 10. Pharma Power Conference’ta oturum sıramızı beklerken, sahnede konuşma yapan Eczacı Berat Beran geldi.

Ülkemizde 25.000’i aşkın eczane, sayısını bilmediğim kadar da eczacı bulunmaktadır. Bazılarınızın “Adil Karaağaç o yıllarda bu şansı elde etmiş, bundan sonra böyle işler yapmak çok zor” diye düşündüğünü görür gibiyim. Ama işte Berat Beran’ı esprili anlatımı ile renklendirdiği yaşam öyküsünü dinlediğimde, “Hey Anadolu, sen ne bereketlisin, ne cevherler yetiştiriyorsun!” diye aklımdan geçirdim.

Eczacı Berat Beran, 1946 yılında Diyarbakır’da doğdu. Diyarbakır Maarif Koleji’nden sonra, İstanbul’a gelerek Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu. 1973 yılında Diyarbakır’da Beran Eczanesi’ni açtı. Günümüzde damlalıklı şişelerde üretilen serum fizyolojik burun damlaları, 1970’li yıllarda eczanelerde hazırlanırdı. Basit bir preparat olan burun damlası, eczacıları ve hastaları yoruyordu ve her zaman da aynı kaliteyi sağlamak zordu. “Neden böyle bir ürün diğer damlalar gibi üretilmiyor?” diye düşünen Beran, kendi eczanesinde başlayan küçük çaplı üretimlerle ilk burun damlasını yaptı ve Anadolu’nun her kentini dolaşarak gerek ecza depolarına, gerekse eczanelere ilacını bizzat tanıttı ve sattı.

1980 yılında İstanbul’a göç etti ve 1984 yılında Berko İlaç’ı kurdu. Yaptığı inovasyonlarla ülkemiz ilaç sektörüne yenilikler katan ve yüzlerce kişiye iş imkânı sağlayan, onlarca ülkeye ihracat yapan Beran’n bir özelliği de edebiyata çok düşkün olmasıdır. Bir yandan da inanılmaz mizah yeteneği sayesinde, sahnedeki anlatımı ile dinleyenlere çok keyifli dakikalar yaşatırken, sağlık sektörü çalışanları ve yöneticilerine çok önemli mesajlar vermiştir.

Yayınladığı roman ve şiir kitaplarının yanında, bir yenilik de bu alanda yapmış ve “Kaybolan Şehir” isimli şiirini kendi seslendirerek, muhteşem görüntülerle Youtube’da yayınlamıştır: https://www.youtube.com/watch?v=FH66yOYiB2Y

Eczacı Berat Beran’a uzun ömürler ve başarılarının devamını temenni ediyorum.

Bu iki eczacının yaşamlarında inanılmaz paralellikler gördüm… Bence iş dünyası ile ilgili alınması gereken çok ders var, ama dikkat çeken bir başka özellik ise, her ikisinin de meslekleri dışında edebiyat ve kitaba olan meraklarıdır. Bu onların hayal dünyalarını tetiklemiş ve Anadolu kentlerindeki eczanelere sığmayan ideallerini gerçekleştirmek üzere yolculuklarına çıkmışlardır.

Bundan sonra başka girişimcilerin de böylesi hayaller kurmalarını ve sadece iç dünyalarında değil, gerçek iş yaşamlarında bunları gerçekleştirmelerini diliyorum…

İyi Pazarlar…

2016/111

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir