Pazar… Pazar… 2017/164

Pazar… Pazar…

Bilgisine ve hocalığına çok güvendiğim İstanbul Medipol Üniversitesi’nin Öğretim Üyesi Sevgili Muhsin Bayik Hocam, benim de yazarlığını yaptığım Pazarlamasyon.com web sitesinin “Çarşaf-İş” başlıklı yazısını bu hafta içinde paylaşmış, beni etiketlemiş ve bu konudaki yorumlarımı istemişti… (Onu asla kıramam ?)

Önce İstanbul Osmanbey, Halaskârgazi Caddesinde kurulu bir mağaza olan Çarşaf-İş’in tabelasına yazdığı iki cümleye bir göz atalım:
“41 yıllık mağazamızı İngilizin-Fransızın arasında yalnız bırakmadığınız için teşekkür ediyoruz”
“41 yıl önce Çarşaf-İş diye başladık asla Charshaf-Ish olmayı düşünmedik”

Bu sözleri okuyunca istemeden bir gülümseme yayıldı yüzüme, bunun iki nedeni vardı.

İlk nedeni “Charshaf-Ish” olmayı düşünmedik diye yazması…

Bir çok yazımda Türkçe isimleri İngilizce okunuşları ile yazan markaları eleştirmiş ve komik bulduğumu belirtmiştim. Ancak bir Türk markası yurt dışına açılıyor ve ihracat yapıyorsa, Türkçe olan markanın yabancılar tarafından okunuşu veya söylenişi zor ise, bunu kabul edilebileceğimi de yazmıştım.

İkinci nedeni ise Çarşaf-İş’in “İngilizin-Fransızın” diyerek gönderme yaptığı “English Home” ve “Madam Coco” markalarının da Türk Markaları olmaları.

1991 yılında Türk girişimci İlhan Tanacı tarafından kurulan “English Home” 2008 yılında Turgut Aydın’ın kurucusu olduğu Aydın Holding bünyesine katıldı. Bugün yalnız Türkiye’de değil, yurtdışında da mağazalaşan “English Home” ev tekstili konusunda uzmanlaşmış Türk Markalarından biridir.

2009 yılında ise yine İlhan Tanacı tarafından kurulan “Madam Coco” da ev tekstilinden kozmetik ürünlerine, ev giyiminden mutfak aksesuarlarına kadar bir çok ürünü mağazalarında satışa sunmaktadır.

Bence bu tam bir “Kahraman Bakkal Süper Markete Karşı” hikâyesidir.

Tabii ki “Çarşaf-İş” mağazasını 41 yıldır yaşanan onlarca krize karşın varlığını koruduğu için tebrik etmek lazım. O semti çok iyi bilirim, Halaskârgazi Caddesinde yüzlerce dükkan açıldı ve kapandı. Bir ara o caddede dükkanlar hiç iş yapamaz oldular. AVM’lerin açılmasıyla cadde mağazaların çoğu ya kapandı, ya da iş değiştirdi. Zincirleşemeyen mağazalar ise giderek küçüldüler… “Çarşaf-İş”in müşterisini kaybetmediğini görmek, ürün seçimini, mağazacılığı iyi yaptığını, hatta müşterileri ile uzun yıllar sürecek bir bağ oluşturduğunu göstermektedir.

Ancak bugün nüfusu ile neredeyse bir ülke büyüklüğüne gelen İstanbul’da iki ya da üç mağaza ile markalaşmanın mümkün olmadığını belirtmek isterim. İnternette yaptığım araştırmada İstanbul’da üç ayrı yerde “Çarşaf-İş” mağazalarının olduğunu gördüm, ancak hepsini gösteren bir web sitesi bulamadığım için, hepsinin bir şirkete mi ait olduklarını, yoksa (Marka tescili yapılmadığı takdirde) aynı isimde başka girişimciler tarafından açılan mağazalar mı olduğunu anlayamadım. (Bu konuda bir açıklama gelirse, memnuniyetle duyururum) “Marka”, “Kimlik” demektir. “Çarşaf-İş”in henüz bu çalışmaları yapmadığını ve bu anlamda bir kimlik oluşturamadığını görmekteyiz. Oysa aynı yıllarda kurulan değişik sektörlerde bir çok küçük işletmenin, yıllar içinde markalaştığını ve büyüdüğünü biliyoruz. Tabelaya “Milli Duyguları” kamçılayan sözler yazmak; büyüklük, çeşit ve servisle Türkiye’de birer mağazalar zinciri haline gelen devlerle rekabet etmek için yeterli değildir. “Çarşaf-İş”in konusundaki uzmanlığına bir sözümüz yok, ama markalaşamadığını, büyüyemediğini ve bir takım fırsatları da kaçırdığını söylemek yanlış olmaz. Yinde de bulunduğu semtte, müşterilerini yakından tanıyan, iyi servis veren, müşterileri ile uzun soluklu ilişkiler kuran yerel bir mağaza kalmaya devam edecektir. Radikal girişimler yapmadığı sürece, bulunduğu yerde oturan müşterileri “Helâl olsun valla… “ diyerek, alışveriş yapmaya devam edeceklerdir. Ama İstanbul veya Türkiye’nin başka yerlerinden, merak edip alışverişe gelecek çok fazla insan olmayacaktır. Ama tabelasına yazmış olduğu sözlerle sosyal medyada markasını duyurduğu ve iyi bir “Ağızdan Ağıza Pazarlama” faaliyeti yaptığını söyleyebilirim. Bu açıdan ben de “Helâl olsun..” diyorum ?

Bir iki cümle de “English Home” ve “Madam Coco” markalarına söylemek isterim. Her iki markayı da Türk tekstil ürünlerini dünya pazarlarına sundukları için kutlamak isterim. Türk ürünlerinin dünyaya açılması, ülkemize döviz girdisi sağlaması, istihdam yaratması ve ekonomiyi canlandırması açısından hepimizi mutlu eder. Bir çok Türk markası dünyaya açılmaya çalıştı ve açılmaya devam ediyor. Bir çok zorluklarla karşılaştıklarını biliyoruz. Bu zorluklar yalnızca yurtdışında değil, ülkemizde de var; büyük bir kesim Türk tüketicisi yerli markalar yerine yabancı markaları tercih ediyor. Halbuki yabancı sandıkları markaların bazılarının Türk markaları olduklarını veya yabancı markaların bir çok ürünü Türkiye’de fason yaptırdığını bilmiyorlar. Bazı ülkelerde bir Türk markası ile pazara girme ve başarılı olma şansı düşük olabilir, “English Home” ve “Madam Coco” markalarını bu şekilde dünyaya sunmak bence iyi olmuş. Bunu İngilizi veya Fransızı kendi silahları ile vurmak olarak da düşünebilirsiniz. Ürünlerin etiketlerinde “Made in Turkey” yazması bence bu aşamada yeterlidir. İleri yıllarda aynı girişimcilerin “Türk” markalarını da yabancı pazarlara sunmalarını bekliyoruz, zira “Türk tekstili” dünyada kabul edilebilir bir kalite seviyesindedir. Türk pazarında da fiyat kampanyalarına özen göstermelerini öneririm, tüketicilerin her şeyi ince eleyip sık dokuduğunu hatırlatmak isterim.

Kaynakça

http://www.pazarlamasyon.com/…/carsaf-isin-don-kisot-misal…/
http://www.markakonsept.com/…/english-home-markasinin-tari…/
https://sahibikim.blogspot.com.tr/…/01/madam-coco-kimin.html

İyi Pazarlar ?

2017/164

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir