Pazar… Pazar… 2018/213

Pazar… Pazar…

Dün Afrin’de yürütülen Zeytin Dalı Harekâtı’nın 22. günüydü ve ne yazık ki en fazla şehit verdiğimiz gün oldu. Bir Atak helikopterinin düşmesiyle 2 pilotumuz ve diğer çatışmalarda ise 9 askerimiz şehit oldu, 11 askerimiz de yaralandı… Çok üzüldük, içimiz yandı… Şehitlerimizin Mekânı Cennet olsun, Ailelerine ve Türk Milletine baş sağlığı, yaralı askerlerimize ise acil şifalar diliyoruz.

Bu harekâtın kısa zamanda zaferle bitmesini ve Suriye’nin kuzeyinin tamamen terör yuvalarından temizlenmesini diliyoruz.

30 yılı aşkın bir zamandır ülkemizi her anlamda yıpratan, maddi ve manevi büyük kayıplar vermemize, son 3 yılda ise 3 milyonu aşkın mülteciyi ülkemize kabul etmemize neden olan bu terör odaklarının, sadece ülkemize değil, tüm dünyaya verdikleri zararı parayla ölçmek mümkün değil. Ne yazık ki, bu harekât bittikten sonra bile, ülkemize yerleşen 3 milyon Suriye’linin ne kadarının tekrar kendi ülkelerine döneceğini, bölgenin ne kadar zamanda tekrar huzura ve barışa kavuşacağını tahmin etmek zor. Bu durum hem ekonomik, hem dış ilişkiler, hem de toplum psikolojisini yönünden bu coğrafyayı olumsuz etkilemektedir.

Gerek süper dış güçlerin, gerekse batılı ülkelerin tam olarak bu bölgede neler çevirdiklerini, ne planlar kurduklarını, kime neden ve ne desteği verdiklerini bilmek, anlamak ve engellemek de mümkün değil… Hiç birimiz “Dostumuz veya müttefiğimiz şu ülkedir…” diyemiyoruz.

Bu coğrafya, dünyanın hiçbir yerinin olmadığı kadar her açıdan zengin, stratejik öneme sahip ve tarihe yön veren bir bölgedir.

Sümerler, dünya üzerinde doğal gaz ve yağ sızıntıları halinde çıkan petrolden ilk defa faydalanan uygarlıktır. Daha sonra Asurlular ve Babilliler de doğal gazdan yararlanmışlardır. 4-5 bin yıl önce, Fırat Irmağı kıyısında bulunan Tuttut (Hit, Irak), zamanın başlıca asfalt üretim merkezlerindendi. Buradaki sızıntılardan toplanan ham petrol ve asfalt çok değişik gayelerle kullanılıyordu. Eski Mısırlıların deri ve ilaç olarak sıvı petrolden faydalandıkları sanılmaktadır. Persler (İranlılar) M.Ö 480’deki Atina kuşatmasında uçları sıvı petrole batırılmış lifli oklar kullandıkları bilinmektedir. Müslümanların İspanya’yı feth etmesinden sonra Avrupa’da petrol damıtılmış olarak aydınlatmada kullanılmaya başlandı.

Sanayinin gelişmesiyle enerji alanında petrol yavaş yavaş yerini almaya başladı. Bu durum daha bol ve yeni petrol kaynaklarının bulunması yönünde herkesi harekete geçirdi. İlk petrol kuyusu 1859’da ABD’de açıldı. Daha sonra pekçok ülkede petrol sanayii hızla gelişmeye başladı. Yirminci yüzyılın hemen ilk başlarında otomobilin yaygınlaşmasıyla petrol kıymetli bir enerji kaynağı durumuna geldi.

Suudi Arabistan’da ilk petrol yatağının 1936 yılında bulunması ve ilk kuyuların açılması ile birlikte dünya petrol rezervlerinin %20’sinin bu ülkede olduğunun keşfedilmesi, tüm dünyanın ilgisinin bu topraklara yoğunlaşmasına neden oldu. Üstelik burada çıkan petrol, Venezuela’daki gibi işlenmesi masraflı “Ağır Petrol” değil, kaliteli bir petrol olunca, sanayide gelişmiş ülkeler için Orta Doğu gerçek bir hammadde kaynağı oldu.

Bu coğrafyanın dünyaya sunduğu petrol ve benzeri doğal zenginlikler, sadece son 60-70 yılda değil, tarih boyunca tüm devletlerin gözlerini dikmelerine buraya neden olmuştur.

Acaba bu zenginlikler olmasa, sanayi ülkeleri burada olan bitene bu kadar duyarlı olur muydu? Veya bu bölgeyi parsellemeye kalkışır mıydı? Neden çok yakın bir geçmişte, Avrupa’nın göbeğinde, Bosna’da insanlar katledilirken hiçbir ülke müdahale etmedi; ya da dünyanın başka bölgelerinde insanlık dramları yaşanırken, neden kimseden en küçük bir ses çıkmıyor da, Orta Doğu’da bunlar oluyor?

İyi Pazarlar…

2018/213

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir