Pazar…Pazar…
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI
İcra edenlerin aşık olma derecesinde bağlı oldukları “Eğitmenlik”, hem çok zor, hem de çok keyifli bir meslektir.
Özel sektörde “Eğitmen” olabilmek için, bir yandan akademik bilgilere, mesleki deneyime, öğretme yeteneklerine, etkili sunum yapabilmek gibi teknik donanıma, bir yandan da hızlı düşünebilmek, empati yapabilmek, stres ve öfkeyi kontrol edebilmek, hızlı karar almak ve problem çözmek, esnek düşünebilmek, yeniliklere ve değişime açık olmak gibi sosyal becerilere de sahip olmak gerekmektedir.
Bunların yanı sıra, sürekli okuyup araştırmak, yeniliklerden ve gelişmelerden haberdar olmak, yeni bilgiler edinmek, teknolojiyi takip etmek ve kullanmak, insanlarla sürekli iletişimde olmak, e-posta veya mesajlarla gönderilen sorulara cevap vermek, makale ve kitap yazmak, planlı ve programlı çalışmak, iş bağlantıları için görüşmeler yapmak ve aralıksız öğrenmeye devam etmek kaçınılmazdır.
Ayrıca sağlığa, dış görünüşe dikkat etmek, topluluk karşısında insanları etkileyebilecek ve iz bırakacak bir tarzda olmak da bu işin olmazsa olmazlarındandır.
Tüm bunlara ek olarak, her zaman mütevazi ve meslektaşlara saygılı davranmak, kimseye dil uzatmamak, rekabet ederken mesleğin yazılı olmayan etik kurallarına dikkat etmek, insanlara kibar ve ilgili davranmak, Türkçe’yi doğru kullanmak, yazdığı yazılarda imla hatası yapmamak gibi unsurlar da göz ardı edilmemelidir.
Tüm bunları yaptıktan sonra, hafta sonları dahil olmak üzere bazen haftanın her günü çalışmak zorunda kalınmaktadır. Bazen bir düğüne veya bir cenazeye, eğitim verileceği zaman katılmak mümkün olmamaktadır, çünkü eğitim almak veya seminere katılmak için uzaktan gelen insanları bekletmek ya da eğitimi ertelemek mümkün değildir. Hatta eğitmenlerin “Meslek hastalıkları”ndan biri de, karşılaşılan bazı olaylar karşısında, kendini tutamayıp, ayak üstü bilgi vermek veya deneyim aktarmaktır.
Tabii ki, bu mesleği icra etmek için, sosyal medyayı doğru ve etkin kullanmak, bloglara, dergilere, web sitelerine doyurucu makaleler yazmak, bir sporcu gibi sürekli kendini hazır tutmak, sosyal sorumluluk projelerine destek vermek, aileye ve dostlara da zaman ayırmak gerekmektedir.
Tüm bunların karşılığında “Kiminin parası, kiminin duası” diye düşünülerek, eğitim veya danışmanlık verilir, bazen tatlı bir söz veya sıcak bir gülüşle mutlu olunur. Hatta bir fincan kahve hatırına, saatlerce emek ve mesai verilir. Sanılanın aksine, her yapılan işten para kazanmak söz konusu değildir, bir çok faaliyet gönül işi olarak yapılır. Özellikle de üniversitelerdeki seminer, sunum veya çalıştaylara koşarak gidilir. Öğrenciler asla refüze edilemez. Hayatta herşeyden maddi gelir beklemek de doğru değildir.
İnsanlara yeni bir şey öğretmenin hazzı herşeye değer…
Ben de uzun zamandır eğitim camiasındayım. Sayısız eğitim, seminer, sunum, çalıştay, danışmanlık, koçluk, mentorluk yaptım. Hiçbir eğitimim bir önceki ile aynı olmadı, her eğitimden ben de yeni şeyler öğrendim ve beslendim. Yeni insanlarla ve öğrencilerle tanışmak beni her zaman motive etti.
Büyük, küçük, ünlü, ünsüz, eski, yeni, yerli, yabancı, yurtiçi, yurtdışı veya farklı özelliklere sahip her işletme benim için değerlidir, hepsinin de bende yeri ayrıdır ve gereken özeni göstermişimdir.
Ancak bugün size eğitmenlik kariyerim boyunca yüreğimi ısıtan, insanlar ve insanlık için minicik, ama benim için çok anlamlı ve değerli iki ayrı çalışmanın, bana verdiği duyguyu paylaşmak istiyorum.
Eğitmenlik kariyerimde en önemli kilometre taşlarından biri, bence çok değerli bir hizmet yapan ve kâr amacı gütmeden, lösemili çocuklara sağlık hizmeti, destek ve eğitim vermeyi hedefleyen LÖSEV’e verdiğim ilk eğitimdir. Sonrasında da bu çalışmalar devam etti ve bu çalışmalar, beni öylesine duygulandırmış ve gururlandırmıştır ki, etkisini uzun süre yaşadım ve yeni çalışmalar için beni motive etti.
Kariyerimde ikinci bir kilometre taşını da geçtiğimiz hafta geçtim. Birleşmiş Milletler’in küresel kalkınma ağı oluşturmak için kurduğu ve özellikle gelişmekte olan ülkelere odaklanarak, insanların daha iyi yaşam standartlarına sahip olmaları için gerekli olan bilgi, deneyim ve kaynakları yine kâr amacı gütmeden sağlamaya çalışan “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı”nın Ankara Ofisinde görev yapan, birbirinden değerli uzmanlara 14-17 Ocak 2019 tarihleri arasında vermiş olduğum “Yönetici Geliştirme” eğitimidir. Eğitim öncesi çok heyecanlanmıştım. İlk defa dış kaynaklı bir Türk Eğitmenden eğitim aldıklarını öğrenince, bu kez duyduğum gurur da arttı. Bu nedenden dolayı, bu eğitimi organize eden ve şahsıma güvenen, başta BMI olmak üzere, 4CEO ve UNDP’ye gönülden teşekkür ederim.
Bu haftaki yazımı eğitim sektörüne girmeyi düşünen veya halen eğitim sektöründe olan, bazı arkadaşlara ilham vermek, bazı hatırlatmalar yapmak ve içten duygularımı sizlerle paylaşmak amacıyla kaleme aldım. Bu duygusal yükselişimi anlayışla karşılayacağınıza inanıyorum…
İyi Pazarlar…
2019/262