Pazar… Pazar… 2016/138

Pazar… Pazar…

Eskiden eylül ayı geldiğinde hüzünlenirdik, çünkü öğrenci olduğumuz yıllarda, uzun yaz tatili, oyunlar, yaz eğlenceleri biter; güneşli günler yerini yağmurlu, rüzgârlı ve serin günlere terk ederdi. Yaz eğlencesi denince akıllara şimdiki gibi olanaklar gelmesin, herşey çok daha sade ve basitti. Şehirde kalanlar yazlık sinemalara gider, leblebi yer, gazoz içer; kukalı saklambaç, seksek, sokak aralarında çift kale maçlar oynarlar, şanslı olanlar ise kamp veya yazlıklara giderlerdi, oralarda ise, deniz, kum, güneş, gece geç yatmalar, yıldızları seyretmeler, masum aşklar…

O günlerde yaşadıklarımızı şimdiki çocukların ve gençlerin yaşam biçimleri ile karşılaştırmak istemiyorum, çünkü bugünkü çocukların elinde cep telefonları, tabletler ve daha neler neler var, tabii ki bu durum maddi imkânları yeterli olan ailelerin çocukları için geçerli…

Değişim ve gelişim kaçınılmaz; çocukların ve gençlerin bu yeni yaşam biçimlerine, bizler de uymak zorundayız.

Eskiden yaz bitti mi, arkadaşlıklar da biterdi. Çok samimi olanlar birbirlerine mektup yazarlardı. Artık arkadaşlıklar bitmiyor, mesajlarla veya sosyal medya aracılığı ile birbirlerini takip ediyorlar; herşeyden haberdarlar… Kimin ne yaptığını aynı anda biliyorlar. Bence iletişim çağında olduğumuza göre, bu iletişimin faydalı olduğuna da inanıyorum. Gruplar halinde haberleşiyorlar ve herşey çok hızlı… Bizler de bu tempoya uyduk…

Perşembe günü yaklaşık 42 yıldır aynı yazlıkta komşuluk yaptığımız, hepimizin “Melek” teyzesi sayılan, birlikte büyüdüğümüz can arkadaşlarımızın annelerini kaybettik… Yüzü hiç solmazdı, hep güleryüzlüydü Solmaz Teyzemiz. Onu hep böyle hatırlayacağız… Mekânı Cennet olsun…

Kurduğumuz haberleşme grubundan bu acı haberi duyurduk; anında Türkiye’nin her yanına dağılmış komşularımız, hatta dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan arkadaşlarımız da haberdar oldular. Yazılı ve sesli mesajlarla acılar paylaşıldı ve üzüntülere ortak olundu. Oysa eskiden olsa bu imkân olmazdı ve yitirdiğimiz büyüklerimizi ne yazık ki aylar sonra duyardık…

Eylül ayı için “Yaprak dökümü” derler, yine hüzünleniyoruz. Bu kez bizler büyüdük ve büyüklerimiz gidiyorlar… Allah’tan uzun zaman başka acı göstermemesini diliyoruz.

Biliyorum, bu pazar sabahı biraz içinizi karartım, ama büyüklerimizin değerlerini onlar aramızdayken bilmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. İletişim çağındayız; herkesin nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmemize rağmen, acaba kaçımız büyüklerimizin, akrabalarımızın ve komşularımızın hiçbir neden yokken, sadece arayıp bir hatırlarını sordu? Önümüzde Kurban Bayramı var; işte hepimize büyüklerimizi ziyaret etmemiz veya aramamız için bir fırsat, yoksa bu bayramı fırsat bilip, bir tatil daha yapmanın planlarını mı yapıyoruz?

İyi Pazarlar…

2016/138

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir